Renk Bilgisi Ve Matbaa Mürekkepleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Renk Bilgisi Ve Matbaa Mürekkepleri
IŞIK VE RENK
Çevremize baktığımız zaman cisimleri değişik renklerde
görürüz ve onları biçimlerine göre olduğu kadar, renklerine göre de
birbirinden ayırırız. Işığın cisimler üzerine çarpmasıyla gözümüzde
oluşan duyguya renk denir. Renk, eşyaların üzerine çarpan ışığın bir
kısmının yansıması, diğer bölümün ise absorbe olması (emilmesi) ile
oluşur. Yansıma veya emilme oranı rengin cinsini belirtir.
Rengi ilk olarak Isaac Newton 17. yüzyılda incelemiştir. Karanlık odaya
açılan bir delikten giren güneş ışığını prizmadan geçirerek parçalayan
Newton, beyaz ışığın Spektral renklere, yani " Tayf " renklerine
ayrıştığını bulmuştur. Newton'un teorisine göre, tayf renkleri, temel
renkleri (Sarı-Kırmızı-Mavi), onların ikişer karışımlarından oluşan
renkler ise ara renkleri (Yeşil-Mor- Turuncu) oluşturur.
Bir cisim üzerine düşen ışığın, enerji taşıyan ve "Foton" denilen
tanecikler kümesi olduğu kabul edilir. Bu fotonlar bir hedefe çarpan
mermiler gibi olup maddeyi etkiler. Şayet maddeden geri dönerler ise
yansıma meydana gelir.
Fotonlar, maddenin yapısına karışıp maddenin sıcaklığını etkiler ve ışıma yolu ile enerji yayımına yol açarlar.
Fotonlardan oluşan ışık, çeşitli teorilerle özellikle yayılma ve dalga
teorileriyle açıklanmıştır. Işık, yayılma teorisinde, sıcak cisimlerden
her doğrultuda, büyük ve hızlı tanecikler olarak yayılır. Dalga
teorisinde ise ışığın dalga şeklinde yayıldığı kabul edilir.
Bir dalganın en üstünden diğer dalganın en üstüne kadarki uzunluğuna
"dalga boyu" denir. Çeşitli dalga boylarındaki ışınlar, prizmada farklı
açılarla kırılırlar ve hareket ederler. Beyaz ışığın prizmadan geçerken
yedi renge ayrılmasının sebebi, beyaz ışığı oluşturan değişik dalga
boyundaki diğer ışınların prizmadan geçerken farklı oranlarda kırılarak
ayrılmasıdır. Beyaz ışık bir tek renk değil, dalga boyları farklı
birçok rengin birleşmesinden oluşur.
Bir yüzeyin renkli görülmesi, o yüzeyi aydınlatan beyaz ışığın
bileşimin deki bütün renkli ışınların, yüzeyde aynı oranda
yansımamaları ve göze gelen renkli ışık bileşiminin farklı oluşu
sonucudur. Örneğin; bir yüzey kırmızı görülüyorsa, o yüzey kırmızı
ışınları diğerlerinden daha büyük oranda yansıtıyor demektir. Diğer
renkli yüzeyler için de bu böyledir. Kısaca, ışık bir yüzeye
çarptığında, cisim, ışıkta bulunan kendi rengini yansıtır, diğer renk
ışınlarını emer.
Beyaz, en çok ışık yansıtan, siyah ise en çok emen renktir. En beyaz
sayılan bir cismin, üzerine gelen ışınlardan % 11 ini yutup % 89 unu
yansıttığı, en siyah sayılan bir cismin ise ışınların % 2 sini
yansıtıp, % 98 ini yuttuğu tespit edilmiştir.
Thomas Young'un 1801 yılında yayınlanan teorisine göre; gözümüzde Mavi
- Yeşil ve Kırmızı renkleri beynimize ileten 3 algılama siniri vardır
ve bu renklerin karışımlarından oluşan renkler beynimiz tarafından
ayırt edilebilirler. Alman Helmholtz, 19. Yüzyıl ortalarında Young'un
teorisini geliştirmiş ve renkleri toplamalı ve çıkarmalı renkler olarak
ikiye ayırmıştır.
Toplamalı Renk Karışımı
Mavi, Yeşil ve Kırmızı ışın veren üç ayrı projektörü, beyaz bir perdeye
yansıtırsak beyaz renk elde edilir. Ana renkleri ikişer ikişer perdede
birleştirirsek aşağıda belirtilen renkler oluşur :
Kırmızı + Yeşil = Sarı
Yeşil + Mavi = Cyan mavisi
Mavi + Kırmızı = Magenta
Renklerin bu şekilde karışımı, tamamen optik bir karışımdır ve bunlara Toplamalı renk karışımı" adı verilir.
Çevremize baktığımız zaman cisimleri değişik renklerde
görürüz ve onları biçimlerine göre olduğu kadar, renklerine göre de
birbirinden ayırırız. Işığın cisimler üzerine çarpmasıyla gözümüzde
oluşan duyguya renk denir. Renk, eşyaların üzerine çarpan ışığın bir
kısmının yansıması, diğer bölümün ise absorbe olması (emilmesi) ile
oluşur. Yansıma veya emilme oranı rengin cinsini belirtir.
Rengi ilk olarak Isaac Newton 17. yüzyılda incelemiştir. Karanlık odaya
açılan bir delikten giren güneş ışığını prizmadan geçirerek parçalayan
Newton, beyaz ışığın Spektral renklere, yani " Tayf " renklerine
ayrıştığını bulmuştur. Newton'un teorisine göre, tayf renkleri, temel
renkleri (Sarı-Kırmızı-Mavi), onların ikişer karışımlarından oluşan
renkler ise ara renkleri (Yeşil-Mor- Turuncu) oluşturur.
Bir cisim üzerine düşen ışığın, enerji taşıyan ve "Foton" denilen
tanecikler kümesi olduğu kabul edilir. Bu fotonlar bir hedefe çarpan
mermiler gibi olup maddeyi etkiler. Şayet maddeden geri dönerler ise
yansıma meydana gelir.
Fotonlar, maddenin yapısına karışıp maddenin sıcaklığını etkiler ve ışıma yolu ile enerji yayımına yol açarlar.
Fotonlardan oluşan ışık, çeşitli teorilerle özellikle yayılma ve dalga
teorileriyle açıklanmıştır. Işık, yayılma teorisinde, sıcak cisimlerden
her doğrultuda, büyük ve hızlı tanecikler olarak yayılır. Dalga
teorisinde ise ışığın dalga şeklinde yayıldığı kabul edilir.
Bir dalganın en üstünden diğer dalganın en üstüne kadarki uzunluğuna
"dalga boyu" denir. Çeşitli dalga boylarındaki ışınlar, prizmada farklı
açılarla kırılırlar ve hareket ederler. Beyaz ışığın prizmadan geçerken
yedi renge ayrılmasının sebebi, beyaz ışığı oluşturan değişik dalga
boyundaki diğer ışınların prizmadan geçerken farklı oranlarda kırılarak
ayrılmasıdır. Beyaz ışık bir tek renk değil, dalga boyları farklı
birçok rengin birleşmesinden oluşur.
Bir yüzeyin renkli görülmesi, o yüzeyi aydınlatan beyaz ışığın
bileşimin deki bütün renkli ışınların, yüzeyde aynı oranda
yansımamaları ve göze gelen renkli ışık bileşiminin farklı oluşu
sonucudur. Örneğin; bir yüzey kırmızı görülüyorsa, o yüzey kırmızı
ışınları diğerlerinden daha büyük oranda yansıtıyor demektir. Diğer
renkli yüzeyler için de bu böyledir. Kısaca, ışık bir yüzeye
çarptığında, cisim, ışıkta bulunan kendi rengini yansıtır, diğer renk
ışınlarını emer.
Beyaz, en çok ışık yansıtan, siyah ise en çok emen renktir. En beyaz
sayılan bir cismin, üzerine gelen ışınlardan % 11 ini yutup % 89 unu
yansıttığı, en siyah sayılan bir cismin ise ışınların % 2 sini
yansıtıp, % 98 ini yuttuğu tespit edilmiştir.
Thomas Young'un 1801 yılında yayınlanan teorisine göre; gözümüzde Mavi
- Yeşil ve Kırmızı renkleri beynimize ileten 3 algılama siniri vardır
ve bu renklerin karışımlarından oluşan renkler beynimiz tarafından
ayırt edilebilirler. Alman Helmholtz, 19. Yüzyıl ortalarında Young'un
teorisini geliştirmiş ve renkleri toplamalı ve çıkarmalı renkler olarak
ikiye ayırmıştır.
Toplamalı Renk Karışımı
Mavi, Yeşil ve Kırmızı ışın veren üç ayrı projektörü, beyaz bir perdeye
yansıtırsak beyaz renk elde edilir. Ana renkleri ikişer ikişer perdede
birleştirirsek aşağıda belirtilen renkler oluşur :
Kırmızı + Yeşil = Sarı
Yeşil + Mavi = Cyan mavisi
Mavi + Kırmızı = Magenta
Renklerin bu şekilde karışımı, tamamen optik bir karışımdır ve bunlara Toplamalı renk karışımı" adı verilir.
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz