aReNa 51
1 sayfadaki 1 sayfası
aReNa 51
aReNa 51
İnsanoğlu var olduğu süre boyunca korku içinde yaşamaya mahkum
geçirmiştir yüzyıllarını. Çok uzun yıllar öncesinden gelmiş olan bir
alışkanlık olsa gerek, en fazla da bilinmeyene karşı merakla karışık
bir korku duymuştur. Uzaylılar da böyle bir kavram, çoğu filmde ve
kitapta uzaylılar genel olarak insanlar üzerinde deneyler yapacak kadar
gelişmiş ve cani veya tam tersi olarak bir insanı çiğ çiğ yiyebilecek
kadar ilkel olarak gösterilmiştir. Area 51'de hangi türden uzaylılar mı
var? İnsanlar üzerinde deneyler yaparken bir yandan da onu yiyebilecek
türden uzaylılar...
Area 51'de, yani 51. bölgede, günümüzde Amerika'nın yüksek teknolojiye
sahip savaş oyuncaklarının yapıldığı bilinse de, bir diğer görüş
Roswell'den bu yana Amerika'nın uzaylılar üzerinde orada deneyler
yaptığı ve teknolojilerini çaldığı. Oyun'da X-files, Evolution gibi
ünlü "uzaylı" film ve dizilerinden hatırlayacağımız David Duchovny'nin
seslendirdiği Teğmen Nick Cross'u canlandırıyoruz. David Duchovny daha
çok Nick Cross'un bölüm sonlarında "günün panaroması"nı çıkardığı
monologlarda yer almış. Bunun dışında oyun içinde sesi bize çok eşlik
etmiyor. Hikaye de, Area 51'de çıkan bilinmeyen bir sorun nedeniyle
oluşan kaosun (Half-Life) içerine girip (Resident Evil ilk film)
kaybolan bir araştırma ekbini bulmak üzere yollanın ikinci ekipteki
(kısmen Doom 3, kısmen Resident Evil 2) bir askeri canlandırıyoruz.
Zamanla bunun sıradan bir karışıklık değil bir uzaylı isyanı olduğunu
keşfedecek ve Amerika ile ilgili akla gelebilecek hemen hemen her
komplo teorisinin (İllumunati, Telepatlar vs...) bu gizli merkezde
bulunduğunu fark edeceksiniz.
Doğrusunu söylemek gerekirse oyuna başlarken ciddi şüphelerim vardı. PC
sürümünden erken çıkan X-box versiyonunun pek çok oyuncuyu canından
bezdirdiğini duymuş, bunun sonucunda da oyunla ilgili büyük
beklentilerimi rafa kaldırma kararı almıştım. Oyunu oynamaya
başladıktan sonra bu endişelerimin yersiz olduğunu anladım; oynamaya
başladığınız ilk andan itibaren Area 51'in üzerinde büyük emekler
verilen bir oyun olduğunu anlıyorsunuz. Etrafınızda askerler sizden
ilgisiz olarak etrafta günlük işleriyle ilgileniyorlar, bazıları oluşan
karışıklığı temizlemeye çalışırken, birkaç asker de yaklaşan seslerden
dolayı olsa gerek huzursuzca atış talimi yapıyorlar. Ve çevreyi gezmeyi
bitirdikten sonra ilk görevimizi alıyoruz ve oyun başlıyor...
Oyuna ilk olarak bir takım ile başlasak da, zamanla bu üyeler teker
teker öldürülüyor ve tek başınıza kalıyorsunuz. Derken çıkan bu isyanın
basit bir kaza sonucu değil, illimunati topluluğuna kadar uzanan derin
bir komplonun parçası olduğunu fark ediyoruz. Zaten sanırım Area 51 adı
duyup da sayısız komplo ile karşılaşmamak komik olurdu. Tabii sadece
önümüze çıkan uzaylıları kurşun yağmuruna tutarak ilerleseydik de
oldukça saçma olurdu. Oyunun ilerleyen bölümlerinde Cross ısırılıyor
(neden sağ bırakıldığı hakkında bir bilgi yok) ve yarı-uzaylı
yarı-insan bir varlığa dönüşüyor. Bana göre bu oyunun en eğlenceli yeri
olmuş, mutasyona uğramış haldeyken düşmanlarımızı tek vuruşta duvarlara
çarpabiliyor ve insan halindeyken görülemeyecek detayları
görebiliyoruz. Anlamsız çatışmalarda saklanacak siper aramak yerine
aralarına girip hepsini yerden yere vurmak bambaşka bir zevk doğrusu.
Söylemem gerekir ki bu oyunun bir X-box çevirisi olduğu her halinden
belli oluyor. Gerek kontroller gerekse grafikler bakımından oyun
çağının oldukça gerisinden geliyor. Ama bunun da avantajları yok
sayılmaz; sistem gereksinimleri benzer oyunlara göre oldukça düşük ve
bunun yanında oyun türdeşlerine göre kesinlikle daha kolay. Grafiklerde
konsol versiyonuna göre kısmı iyileşmeler (daha kaliteli kaplamalar, ve
birkaç ek efekt) olsa da, günümüz oyunlarıyla yarışabilecek seviyede
değil. Buna rağmen oyunun atmosferi oldukça ürkütücü ve sürükleyici.
Oyunu oynadığınız süre boyunca, her an arkanızdan sizi ısırmaya hazır
bir düşman veya bir asker bekler durumda oluyorsunuz. Grafikler olmasa
da bölüm tasarımları hayli başarılı, sırf gizli belgeleri bulmak için
bile küçük akrobasi numaraları yapmak ve basit bilmeceleri çözmek
gerekiyor.
Sesler oyunun en başarılı olduğu bölüm, gerek oyun dışında X-files'ın
Mulder'ı David Duchovny'nin monologları, gerekse oyun içindeki
çığlıklar ve çatışma sesleri oyunun bu denli kaliteli bir atmosfer
sunmasındaki en önemli etklenler. Örneğin siz silahınızla siperde
beklerken yavaş yavaş sayısız uzaylı-zombinin düzensiz soluk alışları
duyuluyor. Bekleyişiniz geriliyor ve sesler iyice arttığında sizi
ısırmak üzere karşınızda oluyorlar... Dürüstçe söylemek gerekirse bu
tür anlardan oyunda bolca var, ve her defasında insanın sinirlerini
gerebiliyor.
Ne yazık ki oynanış konusunda oyunun geneli için konuşabildiğim kadar
olumlu olamayacağım.Türdeşi olan bir çok kaliteli oyunun sahip
olamadığı atmosfer gibi önemli bir artıya sahip olsa da, oyunu oynamak
adeta bir işkence. Oyun içinde verdiğiniz komutlara zamanında tepki
verilemediği gibi, oyunda animasyon eksikliklerinden dolayı rakibinizi
vurup vurmadığınızı anlayamıyorsunuz. Yani yaratıklar ateş altındayken
de değilken de aynı şekilde üzerinize geliyorlar, sonuçta bu hem fazla
kurşun harcamanıza neden oluyor, hem de vakit kaybetmenize yol açıyor.
Bunun dışında hedefe otomatik kilitlenme özelliğine sahip konsol
oyunlarından alışılageldiği üzere elinizdeki silah ne olursa olsun,
silahın tepmesi yüzünden, uzun süre ateş ederek bir hedefi vurmanız çok
zor. Daha çok kesik kesik ateş ederek hedeflerin vurulması daha kolay
görünüyor.
Oyunun bir diğer önemli sorunu ise fazla çizgisel olması, örneğin takım
arkadaşlarınız hiçbir şekilde ölmüyorlar. Küçük bir örnek daha vermem
gerekirse, oyunun başından kısa bir süre için kalkmam gerekti ve her
yanım beni yemeyi bekleyen uzaylılar ile doluydu. Başka bir oyun olsa
büyük ihtimalle ölmüş olmam gerekirdi ancak döndüğümde gördüğüm şey
yerde cansız yatan bedenim değil, takım arkadaşlarımın bensiz 4 oda
geçip oradadaki yaratıkları temizliyor olduklarıydı. Bunun böyle
olmasının en büyük nedeni, her bir karakterin senaryoda bir yeri
olması. Sonuçta bir ara videoda hayatınızı kurtarması gereken bir
karakterin bu andan önce ölmesi saçma olurdu elbette. Ama yine de
ölümsüz takım arkadaşları yaratmak yerine, oyunda bizim olduğumuz gibi
takım arkadaşlarımızın da ölümüyle kaybedebilecek olamız daha ilginç
olabilirdi.
Oyundaki silah ve eşya yapısı da oldukça ilginç, ilk başlarda modern
teknolojinin sınırlarını zorlayan silahlar, oyunun sonlarına doğru
uzaylı teknolojisine doğru kaymaya başlıyor. Bunun yanında
kullandığımız silahtan bir tane daha bulabilirsek ikisini aynı anda
kullanma şansı elde ediyoruz. Doğal olarak bu da bize kalabalık gruplar
karşısında büyük bir avantaj sağlıyor. Bunun yanında silah çeşitliliği
bakımından her FPS oyunundaki klasik silah kombinasyonu (Assault rifle-
Grenade Launcher- Rocket Launcher) dışına çıkılmasının başarılması bana
göre ayrıca önemli bir artı.
Aslında şimdi yazacağım bölümü yazıya koymayı planlamamıştım o yüzden
size biraz garip gelebilir, ama bunu açıklamam gerektiğini
hissediyorum. Area 51 benim bütün normlarıma göre kesinlikle kaliteli
bir oyun değil. Ama gerçekten oyuncuyu içine çekiyor ve eğlendiriyor.
Kaliteli grafikleri veya hikayesi yok, ama o garip ortamlarda,
mantıksız olaylar arasında askerleri ve uzaylıları öldürmekten zevk
alıyorsunuz. Kontroller hiç de hassas değil, ama yaratıkları vuramamak
gerilimi arttırıyor. Sanki oyundaki bütün aksaklıklar bir şekilde oyunu
olduğundan daha eğlenceli hale getiriyor gibi. Ve işin ilginci oyun
gerçekten de, kendinden hem grafik hem de oynanış olarak daha üstün
oyunlardan çok daha fazla eğlendirdi beni.
Area 51 üzerinde emek verildiğini belli eden kaliteli ve eğlendirici
bir oyun. F.E.A.R. ve Quake 4 gibi kalitesi daha çıkmadan garanti
edilmiş oyunlar beklerken, bizim için sabır taşı olabilecek sağlam bir
oyun. Kesinlikle oynayın diyemesem de, kaliteli bir FPS arıyorsanız
oynamanızı tavsiye ederim.
İnsanoğlu var olduğu süre boyunca korku içinde yaşamaya mahkum
geçirmiştir yüzyıllarını. Çok uzun yıllar öncesinden gelmiş olan bir
alışkanlık olsa gerek, en fazla da bilinmeyene karşı merakla karışık
bir korku duymuştur. Uzaylılar da böyle bir kavram, çoğu filmde ve
kitapta uzaylılar genel olarak insanlar üzerinde deneyler yapacak kadar
gelişmiş ve cani veya tam tersi olarak bir insanı çiğ çiğ yiyebilecek
kadar ilkel olarak gösterilmiştir. Area 51'de hangi türden uzaylılar mı
var? İnsanlar üzerinde deneyler yaparken bir yandan da onu yiyebilecek
türden uzaylılar...
Area 51'de, yani 51. bölgede, günümüzde Amerika'nın yüksek teknolojiye
sahip savaş oyuncaklarının yapıldığı bilinse de, bir diğer görüş
Roswell'den bu yana Amerika'nın uzaylılar üzerinde orada deneyler
yaptığı ve teknolojilerini çaldığı. Oyun'da X-files, Evolution gibi
ünlü "uzaylı" film ve dizilerinden hatırlayacağımız David Duchovny'nin
seslendirdiği Teğmen Nick Cross'u canlandırıyoruz. David Duchovny daha
çok Nick Cross'un bölüm sonlarında "günün panaroması"nı çıkardığı
monologlarda yer almış. Bunun dışında oyun içinde sesi bize çok eşlik
etmiyor. Hikaye de, Area 51'de çıkan bilinmeyen bir sorun nedeniyle
oluşan kaosun (Half-Life) içerine girip (Resident Evil ilk film)
kaybolan bir araştırma ekbini bulmak üzere yollanın ikinci ekipteki
(kısmen Doom 3, kısmen Resident Evil 2) bir askeri canlandırıyoruz.
Zamanla bunun sıradan bir karışıklık değil bir uzaylı isyanı olduğunu
keşfedecek ve Amerika ile ilgili akla gelebilecek hemen hemen her
komplo teorisinin (İllumunati, Telepatlar vs...) bu gizli merkezde
bulunduğunu fark edeceksiniz.
Doğrusunu söylemek gerekirse oyuna başlarken ciddi şüphelerim vardı. PC
sürümünden erken çıkan X-box versiyonunun pek çok oyuncuyu canından
bezdirdiğini duymuş, bunun sonucunda da oyunla ilgili büyük
beklentilerimi rafa kaldırma kararı almıştım. Oyunu oynamaya
başladıktan sonra bu endişelerimin yersiz olduğunu anladım; oynamaya
başladığınız ilk andan itibaren Area 51'in üzerinde büyük emekler
verilen bir oyun olduğunu anlıyorsunuz. Etrafınızda askerler sizden
ilgisiz olarak etrafta günlük işleriyle ilgileniyorlar, bazıları oluşan
karışıklığı temizlemeye çalışırken, birkaç asker de yaklaşan seslerden
dolayı olsa gerek huzursuzca atış talimi yapıyorlar. Ve çevreyi gezmeyi
bitirdikten sonra ilk görevimizi alıyoruz ve oyun başlıyor...
Oyuna ilk olarak bir takım ile başlasak da, zamanla bu üyeler teker
teker öldürülüyor ve tek başınıza kalıyorsunuz. Derken çıkan bu isyanın
basit bir kaza sonucu değil, illimunati topluluğuna kadar uzanan derin
bir komplonun parçası olduğunu fark ediyoruz. Zaten sanırım Area 51 adı
duyup da sayısız komplo ile karşılaşmamak komik olurdu. Tabii sadece
önümüze çıkan uzaylıları kurşun yağmuruna tutarak ilerleseydik de
oldukça saçma olurdu. Oyunun ilerleyen bölümlerinde Cross ısırılıyor
(neden sağ bırakıldığı hakkında bir bilgi yok) ve yarı-uzaylı
yarı-insan bir varlığa dönüşüyor. Bana göre bu oyunun en eğlenceli yeri
olmuş, mutasyona uğramış haldeyken düşmanlarımızı tek vuruşta duvarlara
çarpabiliyor ve insan halindeyken görülemeyecek detayları
görebiliyoruz. Anlamsız çatışmalarda saklanacak siper aramak yerine
aralarına girip hepsini yerden yere vurmak bambaşka bir zevk doğrusu.
Söylemem gerekir ki bu oyunun bir X-box çevirisi olduğu her halinden
belli oluyor. Gerek kontroller gerekse grafikler bakımından oyun
çağının oldukça gerisinden geliyor. Ama bunun da avantajları yok
sayılmaz; sistem gereksinimleri benzer oyunlara göre oldukça düşük ve
bunun yanında oyun türdeşlerine göre kesinlikle daha kolay. Grafiklerde
konsol versiyonuna göre kısmı iyileşmeler (daha kaliteli kaplamalar, ve
birkaç ek efekt) olsa da, günümüz oyunlarıyla yarışabilecek seviyede
değil. Buna rağmen oyunun atmosferi oldukça ürkütücü ve sürükleyici.
Oyunu oynadığınız süre boyunca, her an arkanızdan sizi ısırmaya hazır
bir düşman veya bir asker bekler durumda oluyorsunuz. Grafikler olmasa
da bölüm tasarımları hayli başarılı, sırf gizli belgeleri bulmak için
bile küçük akrobasi numaraları yapmak ve basit bilmeceleri çözmek
gerekiyor.
Sesler oyunun en başarılı olduğu bölüm, gerek oyun dışında X-files'ın
Mulder'ı David Duchovny'nin monologları, gerekse oyun içindeki
çığlıklar ve çatışma sesleri oyunun bu denli kaliteli bir atmosfer
sunmasındaki en önemli etklenler. Örneğin siz silahınızla siperde
beklerken yavaş yavaş sayısız uzaylı-zombinin düzensiz soluk alışları
duyuluyor. Bekleyişiniz geriliyor ve sesler iyice arttığında sizi
ısırmak üzere karşınızda oluyorlar... Dürüstçe söylemek gerekirse bu
tür anlardan oyunda bolca var, ve her defasında insanın sinirlerini
gerebiliyor.
Ne yazık ki oynanış konusunda oyunun geneli için konuşabildiğim kadar
olumlu olamayacağım.Türdeşi olan bir çok kaliteli oyunun sahip
olamadığı atmosfer gibi önemli bir artıya sahip olsa da, oyunu oynamak
adeta bir işkence. Oyun içinde verdiğiniz komutlara zamanında tepki
verilemediği gibi, oyunda animasyon eksikliklerinden dolayı rakibinizi
vurup vurmadığınızı anlayamıyorsunuz. Yani yaratıklar ateş altındayken
de değilken de aynı şekilde üzerinize geliyorlar, sonuçta bu hem fazla
kurşun harcamanıza neden oluyor, hem de vakit kaybetmenize yol açıyor.
Bunun dışında hedefe otomatik kilitlenme özelliğine sahip konsol
oyunlarından alışılageldiği üzere elinizdeki silah ne olursa olsun,
silahın tepmesi yüzünden, uzun süre ateş ederek bir hedefi vurmanız çok
zor. Daha çok kesik kesik ateş ederek hedeflerin vurulması daha kolay
görünüyor.
Oyunun bir diğer önemli sorunu ise fazla çizgisel olması, örneğin takım
arkadaşlarınız hiçbir şekilde ölmüyorlar. Küçük bir örnek daha vermem
gerekirse, oyunun başından kısa bir süre için kalkmam gerekti ve her
yanım beni yemeyi bekleyen uzaylılar ile doluydu. Başka bir oyun olsa
büyük ihtimalle ölmüş olmam gerekirdi ancak döndüğümde gördüğüm şey
yerde cansız yatan bedenim değil, takım arkadaşlarımın bensiz 4 oda
geçip oradadaki yaratıkları temizliyor olduklarıydı. Bunun böyle
olmasının en büyük nedeni, her bir karakterin senaryoda bir yeri
olması. Sonuçta bir ara videoda hayatınızı kurtarması gereken bir
karakterin bu andan önce ölmesi saçma olurdu elbette. Ama yine de
ölümsüz takım arkadaşları yaratmak yerine, oyunda bizim olduğumuz gibi
takım arkadaşlarımızın da ölümüyle kaybedebilecek olamız daha ilginç
olabilirdi.
Oyundaki silah ve eşya yapısı da oldukça ilginç, ilk başlarda modern
teknolojinin sınırlarını zorlayan silahlar, oyunun sonlarına doğru
uzaylı teknolojisine doğru kaymaya başlıyor. Bunun yanında
kullandığımız silahtan bir tane daha bulabilirsek ikisini aynı anda
kullanma şansı elde ediyoruz. Doğal olarak bu da bize kalabalık gruplar
karşısında büyük bir avantaj sağlıyor. Bunun yanında silah çeşitliliği
bakımından her FPS oyunundaki klasik silah kombinasyonu (Assault rifle-
Grenade Launcher- Rocket Launcher) dışına çıkılmasının başarılması bana
göre ayrıca önemli bir artı.
Aslında şimdi yazacağım bölümü yazıya koymayı planlamamıştım o yüzden
size biraz garip gelebilir, ama bunu açıklamam gerektiğini
hissediyorum. Area 51 benim bütün normlarıma göre kesinlikle kaliteli
bir oyun değil. Ama gerçekten oyuncuyu içine çekiyor ve eğlendiriyor.
Kaliteli grafikleri veya hikayesi yok, ama o garip ortamlarda,
mantıksız olaylar arasında askerleri ve uzaylıları öldürmekten zevk
alıyorsunuz. Kontroller hiç de hassas değil, ama yaratıkları vuramamak
gerilimi arttırıyor. Sanki oyundaki bütün aksaklıklar bir şekilde oyunu
olduğundan daha eğlenceli hale getiriyor gibi. Ve işin ilginci oyun
gerçekten de, kendinden hem grafik hem de oynanış olarak daha üstün
oyunlardan çok daha fazla eğlendirdi beni.
Area 51 üzerinde emek verildiğini belli eden kaliteli ve eğlendirici
bir oyun. F.E.A.R. ve Quake 4 gibi kalitesi daha çıkmadan garanti
edilmiş oyunlar beklerken, bizim için sabır taşı olabilecek sağlam bir
oyun. Kesinlikle oynayın diyemesem de, kaliteli bir FPS arıyorsanız
oynamanızı tavsiye ederim.
sezo- Profesyonel
-
Mesaj Sayısı : 1980
Nerden : KOCAELİ
İş/Hobiler : ithalat -ihracat (sporcu )
Lakap : sezo
Ruh Hali :
Rep : 1199
Kayıt tarihi : 23/02/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz