50nci Yaşında İsrail
F3do :: Eğitim :: Kitap Özetleri
1 sayfadaki 1 sayfası
50nci Yaşında İsrail
KİTABIN ÖZETİ
Kitap, iki Yahudi genç araştırmacı tarafından
yazılmıştır. Daha fikir aşamasından başlayarak, İsrail’in kuruluşunun
ilk günleri, bağımsızlığını elde ettiği 50 yıl içerisindeki önemli
olaylar, ülke için kilometre taşı sayılabilecek dönemler
anlatılmaktadır. Kitap, eski başbakanlardan Shimon PERES’in önsözü ile
başlamaktadır. Yazdığı önsözde Peres’in şu ifadesi özellikle kayda
değer bir cümledir: “Bu kitaptaki fotoğraflar dağlardaki yankılar gibi
İsrail’in tüm hikayesini anlatamamaktadır. Ama hepsi İsrail’in
varlığının kesin ve şüphe götürmez kanıtıdır.”
Önsözü “Bir ülke inşa
etmek” isimli ilk bölüm takip etmektedir. Bu bölümde, 1890′lı yılların
sonlarına doğru Avrupa’da yaşayan Yahudiler arasında ortaya çıkan
kendilerine ait bir vatan elde etme fikirleri anlatılmaktadır. Ayrıca,
1897 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde icra edilen Siyonist Kongresi
anlatılmaktadır. Bu kongrenin fikir babası babası olarak “Theodor
HERZL” kabul edilmektedir. Herzl, “Eğer inanırsan Yahudi ülkesi bir
rüyanın ötesinde gerçek olur ” cümlesiyle hatırlanmaktadır. Bu bölümde
ayrıca bugünkü İsrail’in 1900′lü yıllardaki durumundan
bahsedilmektedir. Kitapta kullanılan fotoğraflarla bugün modern
şehirlerin yükseldiği yerlerin o yıllardaki hali sergilenmekte,
Yahudilerin bu bölgeye yerleştiklerinde zor şartlar altında mücadele
vererek elde ettikleri başarılar sık sık ifade edilmektedir. Bu arada
yine bu bölümde önemli tarihi anlara ışık tutulmaktadır. Bunlardan bir
tanesi 1917 yılında İngiliz Dışişleri sekreteri Alfred J. BALFOUR
tarafından Yahudi banker Lord ROTHSCHILD’e yazılan ünlü BALFOUR
deklarasyonudur. Deklarasyonun metni “Majestelerinin hükümeti
Filistin’de Yahudiler için ulusal bir yer verilmesine olumlu
bakmaktadır ve bunu gerçekleştirmek için elindeki tüm imkanları
kullanacaktır” demektedir.
İkinci bölüm “Bağımsızlığı Elde Etmek”
isimlidir. Bu bölümde dünyanın bir çok yeri 1940′lı yılları İkinci
Dünya Savaşının enkazı ile hatırlarken bu yılların Yahudiler için, yok
olmanın yanında bağımsızlığın kazanıldığı yıllar anlamına da geldiği
ifade edilmektedir. 14 Mayıs 1948 günü İsrail bağımsızlığını ilan
etmiştir. Bağımsızlığı ilan ederken David Ben-GURİON şu sözlerle
halkına hitap etmiştir “İsrail ülkesinde Yahudiler yetiştiler. Bu
yetişmeden İsrail ülkesi ruhsal, dinsel ve politik özeliklerini
kazandı�Bu sebeple şu an itibarı ile, İsrail topraklarında bir Yahudi
devletinin, İsrail devletinin kurulduğunu ilan ederiz”. Bu ilandan kısa
süre sonra binlerce insan Rothschild Bulvarındaki müze civarında sevinç
gösterileri yapmak üzere toplanmıştır. 15 Mayıs 1948, bu kez İsrail
parlamentosunda yine David Ben-GURİON “Dün İsrail’de sıradışı bir şey
oldu ” cümlesiyle başlayan uzun bir konuşma yaptı.
İsrail’in
bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte zaten var olan Arap-Yahudi
çatışması daha da alevlendi. Bu sıralarda Harel Tugayı isimli yeni bir
birlik teşkil edilmişti. Birlik Kudüs’e İsrail’in bağlantısını
sağlayacak bir koridor açmayı amaçlıyordu. Bu tugayın komutanlığını
daha sonra başbakanlığa yükselecek olan Yitzhak RABİN yapmaktaydı.
İsrail
kendisini çevreleyen Arap ülkeleri ile savaşırken bu arada sürekli
Yahudi göçü almaya devam etti. Devlet bir yandan da yeni gelen bu
insanların hayatta kalabilmesi ve ülkenin sistemine adapte olabilmesi
için destek sağlamaya çalıştı. Yahudiler dünyanın dört bir köşesine
dağılmış olduğundan gelen göçmenler tamamiyle birbirinden farklıydı. Bu
durum devlet için üstesinden gelinmesi oldukça zor bir problem teşkil
ediyordu. Herkes kendi yaşam ve düşünce sisteminin yeni kurulan İsrail
devletine egemen olmasını istiyordu. Bir yandan Avrupa ve Amerika’dan
göçmüş kültürlü ve varlıklı Yahudiler, diğer taraftan komünist
ülkelerden gelmiş aydın ve komünist Yahudiler, Kuzey Afrika’dan, Orta
Doğu ülkelerinden ve Asya’nın uzak yerlerinden gelmiş göreceli olarak
daha az kültürlü Yahudiler… Tüm bu insanların bir arada yaşaması
gerekiyordu ve şartlar özellikle ilk zamanlarda çok ağırdı. Herkes
göreceli olarak daha iyi durumda olan sahil kesimlere yerleşmeyi
planlıyordu. Ama bu mümkün değildi. Devlet tüm toprakların savunulması
ve Arap azınlık yanında çoğunluğun elde edilmesi için istemeseler de
yeni göçmenleri değişik yerlere gönderdi. Bu arada Araplarla çatışmalar
hiç dinmedi. 1956 yılında Mısır ile Sina Yarımadasında Dört Gün Savaşı
yaşandı ve kazanıldı. Benzer durum 1967′de bu kez Altı Gün Savaşı
ismiyle tekrar yaşandı ve İsrail bu savaştan da galip ayrıldı. 7
Haziran 1967 tarihinde Yahudi askerleri yaklaşık 2000 yıl aradan sonra
Kudüs’e galip bir ordunun mensubu olarak girdiler. Bu İsrail
tarihindeki en önemli olaylardan biriydi. Savaşlar ve çatışmalar
Filistinli Arapların hayatını sürekli zorlaştırdı. İsrail devamlı
olarak büyürken Arapların büyük bölümü canlarını kurtarıp mülteci
kamplarına sığınmak zorunda kaldılar.
Diğer taraftan İsrail’in
değişik alanlardaki faaliyetleri de devam etti. 1977 yılında Maccabi
Tel Aviv takımı Avrupa basketbol şampiyonu oldu. Bu olay İsraillilerin
kendilerine olan güveninin artmasını sağladı. Hatta bir oyuncu maçtan
sonra “Artık haritadayız” yorumunu yaparak bir ülke karakteri
kazanmanın kendileri için ne kadar önemli olduğunu ifade etti.
Özellikle
Yitzyak RABİN döneminde Araplarla barış planları yapıldıysa da bu
mümkün olmadı. Rabin aşırı sağcı bir Yahudi tarafından suikast sonucu
öldürüldü ve İsrail 50nci yılını da kan ve savaş dolu bir ortamda
geçirdi.
Kitap, iki Yahudi genç araştırmacı tarafından
yazılmıştır. Daha fikir aşamasından başlayarak, İsrail’in kuruluşunun
ilk günleri, bağımsızlığını elde ettiği 50 yıl içerisindeki önemli
olaylar, ülke için kilometre taşı sayılabilecek dönemler
anlatılmaktadır. Kitap, eski başbakanlardan Shimon PERES’in önsözü ile
başlamaktadır. Yazdığı önsözde Peres’in şu ifadesi özellikle kayda
değer bir cümledir: “Bu kitaptaki fotoğraflar dağlardaki yankılar gibi
İsrail’in tüm hikayesini anlatamamaktadır. Ama hepsi İsrail’in
varlığının kesin ve şüphe götürmez kanıtıdır.”
Önsözü “Bir ülke inşa
etmek” isimli ilk bölüm takip etmektedir. Bu bölümde, 1890′lı yılların
sonlarına doğru Avrupa’da yaşayan Yahudiler arasında ortaya çıkan
kendilerine ait bir vatan elde etme fikirleri anlatılmaktadır. Ayrıca,
1897 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde icra edilen Siyonist Kongresi
anlatılmaktadır. Bu kongrenin fikir babası babası olarak “Theodor
HERZL” kabul edilmektedir. Herzl, “Eğer inanırsan Yahudi ülkesi bir
rüyanın ötesinde gerçek olur ” cümlesiyle hatırlanmaktadır. Bu bölümde
ayrıca bugünkü İsrail’in 1900′lü yıllardaki durumundan
bahsedilmektedir. Kitapta kullanılan fotoğraflarla bugün modern
şehirlerin yükseldiği yerlerin o yıllardaki hali sergilenmekte,
Yahudilerin bu bölgeye yerleştiklerinde zor şartlar altında mücadele
vererek elde ettikleri başarılar sık sık ifade edilmektedir. Bu arada
yine bu bölümde önemli tarihi anlara ışık tutulmaktadır. Bunlardan bir
tanesi 1917 yılında İngiliz Dışişleri sekreteri Alfred J. BALFOUR
tarafından Yahudi banker Lord ROTHSCHILD’e yazılan ünlü BALFOUR
deklarasyonudur. Deklarasyonun metni “Majestelerinin hükümeti
Filistin’de Yahudiler için ulusal bir yer verilmesine olumlu
bakmaktadır ve bunu gerçekleştirmek için elindeki tüm imkanları
kullanacaktır” demektedir.
İkinci bölüm “Bağımsızlığı Elde Etmek”
isimlidir. Bu bölümde dünyanın bir çok yeri 1940′lı yılları İkinci
Dünya Savaşının enkazı ile hatırlarken bu yılların Yahudiler için, yok
olmanın yanında bağımsızlığın kazanıldığı yıllar anlamına da geldiği
ifade edilmektedir. 14 Mayıs 1948 günü İsrail bağımsızlığını ilan
etmiştir. Bağımsızlığı ilan ederken David Ben-GURİON şu sözlerle
halkına hitap etmiştir “İsrail ülkesinde Yahudiler yetiştiler. Bu
yetişmeden İsrail ülkesi ruhsal, dinsel ve politik özeliklerini
kazandı�Bu sebeple şu an itibarı ile, İsrail topraklarında bir Yahudi
devletinin, İsrail devletinin kurulduğunu ilan ederiz”. Bu ilandan kısa
süre sonra binlerce insan Rothschild Bulvarındaki müze civarında sevinç
gösterileri yapmak üzere toplanmıştır. 15 Mayıs 1948, bu kez İsrail
parlamentosunda yine David Ben-GURİON “Dün İsrail’de sıradışı bir şey
oldu ” cümlesiyle başlayan uzun bir konuşma yaptı.
İsrail’in
bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte zaten var olan Arap-Yahudi
çatışması daha da alevlendi. Bu sıralarda Harel Tugayı isimli yeni bir
birlik teşkil edilmişti. Birlik Kudüs’e İsrail’in bağlantısını
sağlayacak bir koridor açmayı amaçlıyordu. Bu tugayın komutanlığını
daha sonra başbakanlığa yükselecek olan Yitzhak RABİN yapmaktaydı.
İsrail
kendisini çevreleyen Arap ülkeleri ile savaşırken bu arada sürekli
Yahudi göçü almaya devam etti. Devlet bir yandan da yeni gelen bu
insanların hayatta kalabilmesi ve ülkenin sistemine adapte olabilmesi
için destek sağlamaya çalıştı. Yahudiler dünyanın dört bir köşesine
dağılmış olduğundan gelen göçmenler tamamiyle birbirinden farklıydı. Bu
durum devlet için üstesinden gelinmesi oldukça zor bir problem teşkil
ediyordu. Herkes kendi yaşam ve düşünce sisteminin yeni kurulan İsrail
devletine egemen olmasını istiyordu. Bir yandan Avrupa ve Amerika’dan
göçmüş kültürlü ve varlıklı Yahudiler, diğer taraftan komünist
ülkelerden gelmiş aydın ve komünist Yahudiler, Kuzey Afrika’dan, Orta
Doğu ülkelerinden ve Asya’nın uzak yerlerinden gelmiş göreceli olarak
daha az kültürlü Yahudiler… Tüm bu insanların bir arada yaşaması
gerekiyordu ve şartlar özellikle ilk zamanlarda çok ağırdı. Herkes
göreceli olarak daha iyi durumda olan sahil kesimlere yerleşmeyi
planlıyordu. Ama bu mümkün değildi. Devlet tüm toprakların savunulması
ve Arap azınlık yanında çoğunluğun elde edilmesi için istemeseler de
yeni göçmenleri değişik yerlere gönderdi. Bu arada Araplarla çatışmalar
hiç dinmedi. 1956 yılında Mısır ile Sina Yarımadasında Dört Gün Savaşı
yaşandı ve kazanıldı. Benzer durum 1967′de bu kez Altı Gün Savaşı
ismiyle tekrar yaşandı ve İsrail bu savaştan da galip ayrıldı. 7
Haziran 1967 tarihinde Yahudi askerleri yaklaşık 2000 yıl aradan sonra
Kudüs’e galip bir ordunun mensubu olarak girdiler. Bu İsrail
tarihindeki en önemli olaylardan biriydi. Savaşlar ve çatışmalar
Filistinli Arapların hayatını sürekli zorlaştırdı. İsrail devamlı
olarak büyürken Arapların büyük bölümü canlarını kurtarıp mülteci
kamplarına sığınmak zorunda kaldılar.
Diğer taraftan İsrail’in
değişik alanlardaki faaliyetleri de devam etti. 1977 yılında Maccabi
Tel Aviv takımı Avrupa basketbol şampiyonu oldu. Bu olay İsraillilerin
kendilerine olan güveninin artmasını sağladı. Hatta bir oyuncu maçtan
sonra “Artık haritadayız” yorumunu yaparak bir ülke karakteri
kazanmanın kendileri için ne kadar önemli olduğunu ifade etti.
Özellikle
Yitzyak RABİN döneminde Araplarla barış planları yapıldıysa da bu
mümkün olmadı. Rabin aşırı sağcı bir Yahudi tarafından suikast sonucu
öldürüldü ve İsrail 50nci yılını da kan ve savaş dolu bir ortamda
geçirdi.
F3do :: Eğitim :: Kitap Özetleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz