F3do
Lütfen Üye Olunuz...!!!

Join the forum, it's quick and easy

F3do
Lütfen Üye Olunuz...!!!
F3do
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HazarLar

Aşağa gitmek

HazarLar Empty HazarLar

Mesaj tarafından chatlak Salı Ekim 28, 2008 8:54 am

HAZAR HAKANLIGI

7.-10. yüzyıllarda kuvvetli teşkilatı, canlı ticarî faaliyeti, dinî
hoşgörüsü ve iktisadî refahı ile Kafkaslar ve Karadeniz'in kuzey
düzlüklerinde îtil (Volga)'den Özü(Dnyeper)'ye, Çolman(Kama)'a ve
Kiyefe uzanan sahada siyasî istikrar sağlayan Hazar hakanhğı Doğu
Avrupa tarihinde büyük rol oynamış en mühim Türk devleti olarak
görünmektedir. Hakanlığa ad veren Hazarların yukarıda gördüğümüz tarihî
seyir dolayısiyle, Sabar Türklerinin devamı oldukları îslam yazarı
el-Mes'üdî(10. yüzyıl)'nin bir kaydı ile de kuvvet kazanmıştır. Ona
göre, îranlıların "Hazar" dedikleri topluluk Türkler tarafından "Sabar"
(Sebir) diye anılır. Sabar adı yerine Hazar tabirinin hemen aynı manaya
gelmesi de bunu teyid eder. Hazarları meydana getiren ahalinin yalnız
eski Sabar Türkleri'nden ibaret olmadığı, aslen Sabar olan Semender ve
Belencer adlı iki Hazar boyundan başka, hakanhk topraklarında yaşayan
zümreler arasında türlü Türk guruplannın yer aldığı da şüphesizdir.
Hazar ülkesinde Z'li (doğu) Türkçe (Hun, Gök-Türk, Uygur lehçesi)
yanında R'li (batı) Türkçe (Ogur-Bulgar lehçesi) de konuşuluyor, ayrıca
Fin-Ugor (Macarca) ve diğer mahallî diller kullanılıyordu. Bu, bölgede
cereyan eden tarihî hadiselerin tabiî sonucu idi: Hazar devletinin ana
topraklan durumunda olan Itil-Kafkaslar-Don arası saha, doğudan batıya
gelişen büyük göç hareketierinin yolu olduğu için, Hunlardan,
Ogurlardan, Fin-Ugoriardan. Avarlardan burada kalan kütleler
hayatlarını devam ettiriyorlardı.
558'den sonraki yıllarda Sasanîlerle savaşa girişmiş Kafkaslar hakimi
bir kavim olduğu bildirilen Hazarlar (daha doğrusu Sabarlar) "Hazar"
adı ile 586'da Bizans'da iyice tanınmış bulunuyorlar, fakat aynı
zamanda "Türk" diye anılıyorlardı. Çin kaynaklarında ise "Türk-Hazar"
(T'u-küe Ho-sa-K'o-sa) adı ile zikredilmişlerdir. Bu son iki kayıt
Hazar ülkesinin 576 yıllarında hakimiyeti Karadçniz'e ulaşan Gök-Türk
imparatorluğu sahası içine alındığını göstermekte ve topluluk adları
kullanılışında Türk geleneğine uygun düşmektedir. Böylece, Hazarlar,
Gök-Türk hakanlığmın batıda en uç kanadını meydana getirmişlerdir.
Ermeni tarihçisi rahip Sebeos (VII.asır)'a ve îslam kaynaklanna göre,
Gök-Türk hanedam Aşına ailesinden bir başbuğun idaresinde bu durum 7.
yüzyılın 2. çeyreğine kadar devam etmiş ve Hazarlar Batı Gök-Türk
hakanının iradesi ile Sasanîlere karşı Bizans'a yardımda
bulunmuşlardır. Hazarların Derbend'i geçerek Gürcistan'a girip Tiflis'i
kuşattıkları ve Azerbaycan'a akınlar yaptıkları 626 yılına doğru,
kendisi doğu Karadeniz sahillerinde bulunduğu sırada, başkenti
Sasanî-Avar muhasarasına alınmış olan Bizans imparatoru Herakleios,
Tiflis önlerine gelerek, Hazar hükümdar-başbuğu -ihtimal Batı Gök-Türk
hakanı Tong Yabgu'nun küçük kardeşi- "Yabgu" ile vardığı anlaşma
sonucunda sağladığı 40 bin atlının desteği sayesinde îran içlerine
yürümeğe muvaffak olmuştu. Bu münasebetle Anadolu îranlıların
istilasından kurtarılmış, Sa-sanîler artık büyük devlet olmaktan çıkmış
ve Hazar kumandanı Çorpan Tarhan'ın başarı ile harekatı yürüttüğü bu
sıralarda "Yabgu" da Tiflis'i zaptederek (629) bazı Ermeni kütlelerini
himayesine almıştı.
Hazar tarihinin gerçek hakanlık devresi 630'dan itibaren başlamaktadır.
Bu tarihte Orta Asya'da Gök-Türk hakanlığının Çin hakimiyetini
tanıyarak bir fetret devresine girmesi üzerine, kendi topraklarında
kendi başlarına idareler kurmağa giriçen birçok Türk topluluklarında
görüldüğü gibi, Ha-zarlar da, müstakil hakanlık olarak devletlerini
geliştirdiler. Başarı için ge-ekli siyasî ve iktisadî şartlar mevcut
bulunuyoıdu.
Hazar Devleti, İran karşısında Bizans'ın en iyi müttefiki durumunda
idi. Türk-Bizans işbirliği sayesinde zayıflayan Sasanî imparatorluğu
634-637'lerde İslam kuvvetleri tarafindan çökertilip îran toprakları
Arapların eline geçerek, İslam ileri harekatı bir yandan Ermeniye yolu
ile Kafkaslar'a doğru, bir yandan da Suriye üzerinden Anadolu içlerine
doğru gelişmeye başlayınca, bu ittifak tabiî bir hal aldı. 7. asrın 2.
yarısından itibaren gittikçe kuvvetlenerek 8. yüzyıl boyunca devam eden
siyasî menfaatler ortaklığı, iki tarafın hükümdar aileleri arasında
evlenmelere varacak ölçüde değer ve ehemmiyet kazandı.İmparator
Justinianos II (685-695 ve 705-711) ve Konstantinos V (741-775) Hazar
prensesleri ile evlendiler .
Konstantinos'un prenses Çi-çek'ten doğan oğlu, tarihte "Hazar Leon"
lakabı ile tanınan împarator Leon IV (775-780) Hazar hakanının torunu
oluyordu. Bu suretle imparatorlar, aynı zamanda kendi siyasî-askerî iç
meselelerinin hallinde Hazar yardımından faydalanıyorlardı. Hazar
Leon'un karısı îren'in, daha sonra, "Augusta" veya bir imparator naibi
olarak değil, fakat tek başına ve tam salahiyetli "Basile-us" kabul ve
ilan edilmesi gibi Bizans ve Roma tarihinde ilk defa görülen hadise
herhalde Hazar-Türk tesiri ile izah edilebilir.
665'i takip eden yıllarda, Karadeniz kuzeyindeki "Büyük Bulgarya"
devletinin kuvvetli Hazar genişlemesi karşısında dayanamıyarak
parçalanması neticesi, Dnyeper'e kadar uzanan düzlükler Hazarlara
geçmiş ve hakanlık Kafkasların güneyinde de îslam ileri harekatına
karşı yolları kapamıştı. Araplarla Hazarların mücadeieleri şiddetli ve
devamlı oldu. îlk büyük taarruz Halife Osman zamanında H. 31
(651-652)'de Selman b. Rebîa kuman-dasında yapıldı. Derbend'i aşarak
Hazar başkenti Belencer'e kadar sokulan Arap kuvvetleri geri
püskürtüldü ve Hazarlar güneye doğru Ermenistan'a girdiler. Bundan
sonra, yarım asırdan fazla devam eden sınır boyu çarpışmalarını
îslamların büyük çapta harekatı takip etti. Bu seferlerin başında
Emevîlerin ünlü kumandanlarından Mesleme Abd'il-Melik (Halîfe Velîd 1
-705-715-'in kardeşi) bulunuyordu. Derbend havalisine kadar uzanan
(707-710, 711 yılları) Mesleme 714'de Derbend'i zaptetti ise de,
kendisinin Istanbul'a yürümek üzere Kafkaslar'dan ayrılmasından sonra,
Hazar taarruzu karşısında Arap kuvvetleri geri çekildi. 722 yılında,
Ermeniye valisi el-Carrah'ül-Hikemî Hazar ülkesinde büyük başarı
kazandı. 730'a kadarki karşılıklı akınlar sonucunda Araplar tekrar
Azerbaycan'a gerilediler. Fakat en mühim başarılarını Ermeniye ve
Azerbaycan valisi Mervan b. Muhammet (sonradan halife)'in 737'deki
harekatı ile elde ettiler. Bu münasebetle hakanın İslamiyeti kabule
zorlandığı söylenir; ancak rivayete göre, az sonra o yine eski dinine
dönmüştür. İslam halifeliğinde Abbasîlerin iktidara gelmesi ile
nıücadele hızından kaybetti. Mühim olmak üzere 8. asrın 2. yarısında,
760'lardan sonra, Hazarların Tiflis'i tekrar ele geçirip Ermeniye
bölgesine girmeler: zikredilmeğe değer Bu savaşlar dolayısiyle
belirtildiğine göre, halîfe El-Mansür tarafından H. 141 (758)'de
Daryal'da kurulmuş olan Ermeniye vilayet merkezinde vali Yezîd b.Useyd,
hakanla uzlaşmak için, halîfenin arzusu gereğince bir Hazar prensesi
ile evlenmek istemiş, tarhanlar refakatinde ağır çeyizi ile
Berdaa(vilayet merkezi)'ya getirilen kızın doğum esnasında çocuğu ile
ölmesi, hakanı bunun gerçekte bir ihanet sonucu olabileceği düşüncesine
sevkederek harp sebebi sayılmış ve As-Tarhan kumandasındaki Hazar
ordusu hilafet topraklarına yürümüştür.
îslam hilafet imparatorluğunun en kuvvetli devirlerinde Arap ordularına
karşı gösterilen bu çetin mukavemet Hazar devletinin kudretini bir kere
daha ortaya koyar. Hakikaten 8.-9. asırlarda hakanlık, îslam
müelliflerinin ifadelerinden de anlaşıldığı üzere, Çin ve Bizans ile
denk ayarda olmak üzere, Doğu Avrupa'nın en büyük siyasî teşekkülü
durumunda idi. Sınırlan bilhassa batı ve kuzey yönünde genişlemiş,
Kuzey Kafkaslar'da "Serîr" ülkesi "Avarlar", Alanlar, On-ogurlar ve
Kafkaslar'ın dağlı kavimleri, Kırım'da Gotlar, İtil Bulgarian, Volga
civarında Fin-Ugor Burtas'lar661 ve başka çeşitli Fin kollan, Desna
ırmağı ile orta Dnyeper çevresindeki îslav kütlelerinden Radimiçler,
Vyatiçler, Severianlar, Polianlar vb., Kuban havalisindeki Macarlar ve
Kiyef ile dolaylan, hakanlığın idaresine girmişlerdi.
Böyiece, 9. asır sonlarına ait bir kaynakta (Eldad ha-Dani) hakanı "25
kral"ın başında olduğu söylenen Hazarlara bu siyasî gücü sağlayan
başlıca imkanlardan biri, hakanlığın, coğrafî mevkii itibariyle
Ortaçağ'ların belki en canlı ticarî faaliyet bölgesinin merkezinde yer
almış olması idi. Hazar ülkesine İskandinavya'dan, Volga ve Kama
boylarından bilhassa kürkler (samur, kakım, sansar, zerduva, tilki vb.)
ve diğer ticarî mallar (balmumu,Xut-kal), Çin'den ve Türkistan'dan ipek
ve kumaşlar, Bizans'tan türlü sanat ve süs eşyası geliyor, îtil ve
başka Hazar çehirlerinde pazarlanıyor, bu çeşitli ve zengin emtia Orta
Asya-Doğu Avrupa-Yakın-doğu kıtalan arasında bir yandan diğer yana
akıyordu Hazar hakanlığı, devlete yüksek gelir sağlama bakımından bu
büyük ticarî faaliyeti teşkilatlandırıp emniyet ve kontrol altına almak
suretiyle en iyi şekilde değerlendiren bir siyasî birlik olarak Türk
devletleri arasında seçkinleşmiştir.
Kaynaklarda açıklandığına göre, Hazar hakanlığı refah içinde idi. îbn
Fadlan (M. 922) Hazarlann bal, mum, un, kadife ve kürk ticareti
yaptıklannı, Gerdîzî (M. 1048) arıcılık ve balmumu ticareti ile
uğraştıklannı söylemekte, îstahrî (M. 930-933) Hazar devlet hazinesinin
kaynakları olarak, ülkeye giriş noktalarında ve kara, deniz ve nehir
yollarının belirli yerlerinde elde edilen gümrük resimleri ile
tacirlerden alınan 1/10 vergileri zikretmekte, el-Mes'üdî (M. 944)
Hazarların denizde ve nehirlerde gemiler işlettiklerini bildirmektedir
. Aynı kaynaklara göre Hazar ülkesinde tarım için verimli topraklar ve
pek çok meyve bahçeleri bulunuyor ve bunlar "hayata kolaylık
getiriyordu". Mevcut imkanlar dolayısiyle Hazarlar şehirler de
kurmuşlardı. Bunların en mühimi başkent îtil şehri idi. Öteki büyük
şehirler, Belencer etrafında 4 bin kadar bahçesi ile Semender (Dağıstan
bölgesinde deniz kenannda) , Kuban'ın Karadeniz'e döküldüğü yerde
Tmutorokan
kaynaklannda, Al-beyza). Bugünkü Türkçe ile "Ak-şehir" diyebileceğimiz

chatlak
chatlak
Genel Yetkili
Genel Yetkili

Kadın
Mesaj Sayısı : 1083
Nerden : Kocaeli/Gebze
Lakap : sweeti
Ruh Hali : HazarLar Uykulu10
Rep : 70
Kayıt tarihi : 05/10/08

https://f3do.yoo7.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

HazarLar Empty Geri: HazarLar

Mesaj tarafından chatlak Salı Ekim 28, 2008 9:14 am

Sarıgşm, başkent îtil'in bazan "Hazaran" denilen doğu kısmı idi.
Başkentte hakanın oturduğu batı semtine "Han-balıg" (Han-şehri) adı
verilmişti. Başta kagan (hakan) veya Yilig (elig) ile bey (beh, peh)in
bulunduğu, şad'lar tarhan'lar tudun'lar idaresinde olarak, eski
Gök-Türk teşkilatını devam ettiren Hazar devleti kuvvetli ordusu ile
hakim olduğu geniş sahada asayiş ve ulaşım güvenliği temin ederek 7.-9.
yüzyıllar boyunca, Doğu Avrupa'da tam manasıyla bir "Hazar Barışı"
("Pax Khazarica") çağı gerçekleştirmişti Hatta bu maksatla herhangi bir
dış saldırıyı vaktinde önlemek için Bizans'tan getirilen ustaların
yardımı ile 835'de ünlü Şarkel kalesi yaptırılmıçtı. Rus kroniklerinde
Bela Vedza (Beyaz kale) olarak zikredilen bu kale beyaz taştan ve
tuğ-adan inşa edildiği için batı Türkçesi ile Şarkel (ak-ev=ak-kale)
diye adlandırılmıştı.
"Hazar Barışı" ulaşımı hızlandırmış, mal mübadelesini artırmış,
dolayısiyle hakanlık Doğulu, Batılı milletlerden kütleler halinde
ticaret ve sanat erbabının kaynaştığı bir ülke haline gelmişti. Bu
sebeple, konuşulan çeşitli diller yanında türlü yazılar (Gök-Türk,
Arab, îbranî, Kyrill) kullamlıyordu. Ahali de çeşitli dinlerde idi.
Hazarlar aslında eski Türk-Bozkır dini olan, Tanrı'nın birliği inancına
dayalı, Gök Tanrı ("Tengri-Han") itikadında idiler Fakat milletlerarası
sıkı münasebetler sonucunda ülkede îslamlık, Hıristiyanlık ve Musevîlik
de yayılmış olup, her cemaat tam bir vicdan hürriyeti içinde kendi
dininin ibadet ve ayinlerini icra etmekte idi. Kaynaklara (îs-tahrî, M.
932, el-Mes'üdî, M. 944, îbn Havkal, M. 977) göre, Hazar şehirlerinde
camiler, kiliseler, sinagoglar yanyana bulunuyordu, îslamlığm (9.
yüzyıl ortalarında) Harezmliler aracılığı ile yayıldığı, Ortodoks
Hıristiyanlığın Bizans'tan geldiği (8. yüzyıl son çeyreğinde) ve Hazar
hakanının isteği üzerine meşhur İslav "apostol"u Kyrill (Kyrillos)'in
başkent İtil'i ziyaretinden (861-862) sonra arttığı anlaşılıyorsa da,
Musevîliğin, üstelik yalnız hakan ve ailesi ile idareci zümre dini
olarak, ne zaman ve ne suretle kabul edildiği tam kesinliğe ulaşmış
görünmüyor. Hazarların Musevîliğe dönmesi umümîyetle Bulan adlı hakana
bağlanmakta ve çeşitli tarihler verilmektedir. Son araştırmalarda
Bulan'ın 8. yüzyılda Khersones'de (Güney Kırım'da) din değiştirdiği
ileri sürülmüştür. Bazı İslam müelliflerine (el-Mes'üdî) göre, Hazarlar
Abbasî halîfesi Harun'ur-Reşîd zamanında (786-809) Musevîliğin bir
mezhebine girmişlerdir. "Karay" denilen bu mezhep, Musa'nın talimlerini
ihtiva ettiği sanılan "Talmud"a fazla itibar etmeyen ve helki bazı
İslamî unsurlarla karışık bir itikat olup, Hazarların da kısa zaman
içinde iyice Talmudculuğa yaklaştıkları söylenir. 960 yıllarına doğru
Endülüs Emevî devletinde Musevî nazır Hasday b. Şaprut'un Kurtuba'dan
Hazar hakanı "Yasef'e gönderdiği mektup ile hakanın îbranîce yazdığı
rivayet edilen cevap da meseleye tam bir aydınlık getirmemiştir. 16.
asırda Mısır'da ele geçirilerek İstanbul'da yayınlanan (1577) bu
"yazışma" ("Correspondence Kha-zare")'nın ilmî yayınlara ve
açıklamalara konu olan metni (en iyisi, P. P. Ko-kovtsov, 1932,
Leningrad) hakkındaki tenkidler684 vesikanın gerçekliği husu-sunda
ciddî çiipheler uyandırmış ise de, içinde verilen bilginin birçok
bakımlardan doğruluğu ortaya konabilmektedir. Netice olarak, Karay dini
mensuplarının (Karaimler) Hazar ülkesinde gittikçe kalabalıklaştığı ve
hatta zamanımızda Kırım'da, Lehistan'da ve Türkiye'de (İstanbul'da)
yaşayan Karaimlerden hiç olmazsa ana dilleri ve dinî lisanı Türkçe olan
cemaatlerin Musevî Hazar Türklerinin ve belki kısmen Karaim Kumanların
torunları oldukları anlaşılmaktadır.
"Hazar Barışı"nın sağladığı sükünet ve huzurla gelişen ticarî faaliyet,
tarihin mühim hadiselerinden biri olmak üzere, Rus-İslav devletinin
teşekkülüne yardım etmiştir. îskandinavya-Bizans ticaret yolu üzerinde,
ormanlarında kıymetli kürklü hayvanları ve orman-bozkır sınırı boyunca
anları bol bölgelerde oturan, daha çok avcılık ve bal istihsali ile
uğraşan İslav-Fin karışımı kabileler, aynı ticarî maksatlarla buraya
gelen îskandinavya'lı gözü pek denizci Vareg (Norman)'lerden Rus (Ross,
Rhos
grubun idaresine girmişler ve Hazar örneğine uygun bir siyasî yapı
kazanmağa baçlamışlardı (9. asrın ilk yarısı). tlmen gölü çevresinde
yerlilerden aldıklan kürk, bal, balmumu gibi mallar sayesinde Bizans
ile alış-verişe girişen Vareg-Ruslar o civarda bazı kasabalar da
kurmağa çalışıyorlardı. 9. yy. 2. çeyreğinde İlmen'in kuzeyindeki
Novgorod şehrinin, Rurik adlı bir Vareg-Rus'un knezlik(beylik) merkezi
olduğu ve bu "knez" (kelime aslen Germence'dir)'in oralardaki bazı
İslav kabileleri tarafından "hükümdar olması için" nasıl davet edildiği
Rusların "ilk kronik" (Nestor Tarihi. 12. asrın ilk çeyreği)'inde
efsane vasfında anlatılır.
Rurik, Hazarlara bağlı orta Dnyeper sahasındaki Hazar merkezi (kalesi)
Samba-ta'ya gelerek, (862'de) tabilik statüsü altında, ticarî-siyasî
faaliyetlere giriş-mi§ ve Rurik'den sonra halefi Oleg, aynı yerde o
sıralarda gelişen Kiyef §eh-rini kendi hakimiyetine geçirmeğe muvaffak
olmuştur (882). Bu münasebetle adı ancak Türkçe ile açıklanabilen
Kiyefin, Sambata gibi, Türkler tarafın-dan kurulduğu ileri sürülmüştür.
Bu devirde Rus knezliklerinde Türk tesirleri açıktır. Daha 839'da ilk
kurulan "Rhos" (Rus) birliğinde baçkanın unvanı "chacanus"
(khakanus=hakan) idi (Frank kroniki Annales Bertini-ani). 988'de
Hıristiyanlığı kabul eden prens Vladimir ve sonra knez Ya-roslav
(1036-1050) hala resmen "kagan" unvanını taşımağa devam ediyorlardı.
îbn Rusta (920'lerde) Gerdîzî ve Metropolit Hilarion (11. yüzyıl) hep
Rus "hakan"larından bahsederler. 10 yüzyılda Kiyef şehrinin bir kısmı
"Kozari" diye anılmakta idi. Kiyefe Türkçe "Mankermen" (=büyük hisar)
de denilmiş ve Moskova'daki Kremlin (=hisar, kale) sarayı adının
Türkçeden geldiği belirtilmiştir. İlk Rus kanunnamesi "Ritsskaya
Pravda" (XI. yüzyıl 2. yarısı)'da "drujina" (idareciler) ile teb'a
münasebetlerinin açıklanmasında adeta bir Hazar-Türk topluluğunu
sezinlemek mümkün görülmüştür.
Hazar hakanlığı Macar (Magyar) devletinin de gerçek kurucusu
durumundadır. Aslında Urallı (Fin-Ugor) bir kavim olarak, Vogul ve
Ostiyaklarla yakın akraba bulunan Macarlar Ural dağlarının ormanlık
yamaçlarındaki eski yurtlarından bozkırlar çizgisine inerek, buradaki
Ogur Türkleri ile uzun bir devre birlikte yaşamışlardır. M. 463'lerde
Sabarların batıya göç hareketleri baskısı dolayısiyle Macarların (bir
kısmı bugünkü Başkırtar sahasındaki yurtlarında /Magna Hungaria=Asıl
veya Büyük Macaristan/ kalırken), kalabalık kısmı Ogurlarla birlikte
Kuzey Kafkaslar'a, Kuban nehri dolaylarına gelmişlerdir. Orada
On-Ogur'ların idaresinde kaldıklan için On-Ogur (=Ongur, Ungri, Ongri,
Ungor, Ungaros, Hungarus, Hongrois, Venger vb.) adı ile de tanınmış
olan Macarların eski tarihine ait, Belar (Bul-gar)'ın gelinleri ile
Alan prensinin iki kızının Hunor (Hun-eri) ve Moger (Magy-eri)
taraflarından kaçırılıp zevceliğe alındıklan hikayesi ile, Hurorve
Moger kardeşlerin bir geyik rehberliğinde Azak denizinin batısına
geçtiklerine dair Batı kaynaklarında nakledilen gelenek Macarların,
Karadeniz kuzeyinde Bulgarlarla -ve herhalde Bulgarların aracılığı ile-
Hunlarla yakın ilişkilerinin ve Alanlarla komşuluklarının
hatıralarıdır. Sabariarın Kafkasya'yı işgalleri sırasında "Sabar(d)"
diye, daha sonra (Gök-Türk hakimiyeti Kırım'a kadar uzanınca ve sonra
Hazar hakimiyeti dolayısiyle) "Türk" diye anılan Macarlar, 400 yıl
kadar Türklerle bir arada yaşamanın neticesi olarak, Bozkır kültürünün
derin tesiri altında Türk kültür unsurlarını benimsemişler, ona göre
teşkilatlanmışlar, hayvan beslemeyi, çiftçiliği, bağcıhğı, kanun
kavr***** ve yazıyı öğrenmişlerdir. Halen Macar dilinde yaşamağa de-vam
eden Türkçe sözler (batı, yani -r'li- Bulgar Türkçesi'nden) bunu açıkça
gösterir: ÖA:ör=öküz, n>ıö=dana, bika =buğa, borjıı=b\\ızagı,
tyuk=tavuk, /co5==koç, kecske=keçı, tarlo=taı\\a, teknö=tekne,
^aro=kazık, eke=saban, arok=aıı\\i, bıaa=bugüay, arpa=arpa,
borso^buıçak, a//na=elma, szölö= (sidleg'den)üzüm, sereg=çeri(g)
(ordu), beke=han^, ero=erk (kuvvet), tör-veny=töre (kanun), tamı=t***
(şahid), belyeg=(pu\\) belge, erdem=eTdem (fazilet), egy=kutsal,
frü/ı^günah, öö/c^=bilge, kek=gök (mavi), sarga=san, zsam=s3iyı,
betü=biü(g) (harf),/+/ı;= yazmak vb.... Macariar Don nehri dolaylarında
(Dentü-Mogyeria) iken, Hazar hakanlığınca tayin edilmiş ve hatta bir
Hazar prensesi ile evlendirilmiş ve ihtimal "kündü" unvanını taşıyan
başbuğları Lebedi'nin idaresinde bulundukları sırada, doğudan gelen
Peçenek baskısı sebebi ile yerlerinden ayrılarak Dnyeper-Dnyester-Prut
böl-gesi (=Etel-küzü~Etelköz=nehirler arası)'ne geçmişlerdir. Burada
Kün-dü ile "Üge" taraflarından idare edildikleri zaman, herbirinin
başında Hazar hakanlığının tayin ettiği birer "ür" bulunan 7 kabileden
kurulu birlik teşkil ettikleri anlaşılan Macarların Türklerle büsbütün
karıştıklarını kabile adları göstermektedir: Tarjan (tarkan), Yenö
(Türkçe ünvan "ınak"dan), Kürt Gyarmat (yorulmaz), Ker (büyük, iri),
Keszi (kesik, parça). Diğer iki kabile Fin-Ugor: Nyek ve Maeyar 7.
Bunlardan Orta Asya'da Türk asıldan bir boy olarak görünen Kürt
kabilesi inden hiç olmazsa bir bölümün Gök-Türkler çağında gelerek
Macarlara katıldığı sanılıyor.(bu görüş çürütülmüştür bk. 1. dipnot)
880'lerde batıya doğru yönelen Peçeneklere kendi ülkesinden yol vermek
zorunda kaldığı anlaşılan Hazar hakanı tarafından, herhalde Peçenek
tehlikesine karşı Macar birliğini sağlam tutmak maksadıyla, Üge
soyundan Almış-oğlu Arpad (Türkçe, Arpacık)'a tam selahiyet verildi ve
o, "Türk (Hazar) usulünde töre uyarınca kalkan üzerinde kaldırılmak"
suretiyle ve herhalde Gyula (=Yula, Cula, Türkçe unvan) olarak Macar
kabileler birliğinin başbuğu ilan edildi. Hazar topluluğundan ayrılan
üç urugdan kurulu Caöa'ların da katılması ile Macar kabile sayısı 8'e
yükseldi, dolayısiyle Macarlar arasında Türk unsur daha da arttı ve bu
sebepten Fin-Ugorca yanında Türkçe de yaygın dil haline geldi ki, bu
iki dilli durum bir asır kadar sürmüş gibidir. 889'a doğru Macarlara
yönelen 2. büyük Peçenek taarruzu yüzünden Etelküzü'yü terk etmek
zorunda kalan Macarlar, vaktiyle Avarlarla birlikte bir kısım
soydaşlarının gittiği ve kendi hayat şartlarına uygun bulup
beğendikleri Tu-na-Tisa bölgesini, Arpad (ölm. 907)'ın sevk ve
idaresinde, işgal ederek bugünkü vatanlarını (Macaristan, Hungaria)
kurdular (896). Türk soyundan gelen 713 ve 1301 yılına kadar devam eden
Arpad sülalesi mensupları, 1000 senesinde Hıristiyanlığı (Roma Katolik)
kabul edinceye kadar çoğunlukla Türkçe adlar taşımışlardır: Tarkaç,
Yutaş, Taş, Tarma ve Geza; iki prenses: Saroltu, Karoldu (Ak-gelincik,
Kara-gelincik) ve Hıristiyanlığı devlet dini yapan ve Stephanos
(îstvan) adını alan kral: Vayk (=Bay+k)715. 0 tarih-lerde Bizans
kaynakiannda Macarlara daima "Türk" denildiği gibi, Macaristan'a da
"Türkiye (Tourkfıia) adı verilmiştir. Ayrıca Macarlardan bir zümre olup
bugün Erdel (Transilvanya)'de oturan Türk asıllı Szekely (Sekel)'ler717
16. yüzyıl ortalarına kadar, eski Orhun alfabesinin az değişiklikle
devamı olan ve Macar "Oyma yazısı" (Rovasîras) denilen yazıyı
kullanmışlardır ki, bu yazıdan bir hatıra da İstanbul'da bulunmuştur
(Elçi Hanı kitabesi. 16 yüzyıl).
Hazar hakanlığı 10. yüzyılın ortalarından itibaren gücünü kaybetmeğe
başladı. Bu, tabiat'ıyle daha önceki tarihlerde beliren sosyal
huzursuzlukların sonucu idi. Başlangıçta 1 liklerden kurulu olan ordu
-Hazar unsurunun daha çok ticarî içlere kayması dolayısiyle-ücretli
asker sayısının gittikçe artması yüzünden, yavaş yavaş millîliğini
kaybederek yabancılaşıyordu. Daha 8. asır ortalarında ücretlilerin
mühim bir kısmını Harezm ve civarından gelen müslümanlar (Khalis~ Kh
~alis=Kaliz'ler) teşkil ediyordu. Mesela yukarıda 762-764 hadiseleri
dolayısiyle zikrettiğimiz Aslarhaıı daha zıyade kendi yurttaşlarına
kumanda eden Harezmli bir askerdi. Memlekette dil ve din birliğinin
bulunmaması, Hazar topluluğunun dağılmasını kolaylaştıran amillerden
olmuş; ordunun kuvvetten düşmesi neticesinde ticarî emniyetin
sarsılması ekonomik dengeyi bozmuş; Peçeneklerin ülkeye yayılmalan,
belki büyük karışıklık yılları olarak bilinen 854'lerde Kabarların,
daha sonra Macarların ve ihtimal Kalizlerle Bulgar îskil 721'lerin
yurttan aynlmaları hakanlığı büsbütün zaafa uğratmıçtı. îslavlar
durumdan faydalandılar. Ticaret örtüsü altında etrafta saldırgan
hareketlere giriştiler. Hazar sahillerindeki kasabaları yağmalıyor,
tahrip ediyor, ahaliyi öldürüyorlardı (bilhassa 910, 913, 943
yıllannda). Vaktiyle hakanlık gemilerinin huzur içinde dolaştığı deniz
ve nehir yollarında emniyet kalmadı. Hazar hükümet makamlarının
kanunsuzluklara engel olmağa çalışmaları îslavları büsbütün azdırdı.
Nihayet Kiyef Rus prensi Svyatoslav, Türk tarzında kurup donattığı
kalabalık kara ve nehir kuvvetleri ile her cihetçe borçlu bulunduğu
efendilerini mağlüp, başkenti zapt ve diğer şehirleri tahrip etti
(965). Yakınında 12. asırda "Saksın" şehrinin kurulduğu eski başkent
îtil şehri, el-Bîrünî zamanında (1048) bile harabe halinde idi..
Hazarlar dağıldılar. Tmutorokan'a, Kırım'a doğru çekilenler topluluk
hayatını devam ettirmeğe çalıştılar. Diğer taraftan Hazarlar yabancı
ülkelerde de bazı hatıralar bırakmışlardır: İshak b. Kündücük, Ab-basî
halîfesi el-Mu'temid zamanının (870-891) tanınmış kumandanlarındandı.
Tegin b. 'Abdullah'il-Hazarî üç kere Mısır valiliği yapmıştı (10. asrın
ilk çeyreği). Hatta Ye'cüc-Me'cüc seddini aramak üzere halîfe el-Vasık
(842-847) tarafından Kafkaslar'a gönderilen ve Türkçe de bildiği
söylenen Sellam-ut-Teı-cüınan aslen bir Hazar Musevîsi olduğu rivayel
edilmiştir. Kafkaslarda yaşayan Karaçayların Hazarlarla akrabalığı
ileri sürülmektedir. Bugün Hazarlann hatıralarından biri Hazar
Denizi'nin adıdır.

(1) "Son zamanlarda ülkemizde bâzı millîyetçi! çevrelerce Kürt'lerin
bir Turan boyu, dolayısıyla Türk oldukları iddiâları öne sürülmüştür.
Buna mehâz olarak da Türk Yazısı ile yazılmış Elegeş yazıtının 8inci
satırındaki KÜRTLKN harflerinden oluşan üç sözcük gösterilmiştir. "KÜRT
eL KaN" yânî "Kürt Eli Hanı" şeklinde algılanan bu sözcüklere
dayanılarak ileri sürülen bu görüş yanlıştır. Aslında iki kelimeyi
oluşturan bu harflerin "KÖRTüL KaN" yânî "Kuvvetli (kudretli, şiddetli)
Han" anlamında olduğu âşikârdır
chatlak
chatlak
Genel Yetkili
Genel Yetkili

Kadın
Mesaj Sayısı : 1083
Nerden : Kocaeli/Gebze
Lakap : sweeti
Ruh Hali : HazarLar Uykulu10
Rep : 70
Kayıt tarihi : 05/10/08

https://f3do.yoo7.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz