F3do
Lütfen Üye Olunuz...!!!

Join the forum, it's quick and easy

F3do
Lütfen Üye Olunuz...!!!
F3do
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Mengücüklüler

Aşağa gitmek

Mengücüklüler Empty Mengücüklüler

Mesaj tarafından chatlak Salı Ekim 28, 2008 8:50 am

1. Mengücüklüler'in Kurulusu

Mengücüklüler, Malazgirt zaferinden sonra Erzincan, Kemah, Divrigi ve
Sarki Karahisar (Kögonya/Sebinkarahisar)'i fethederek yaklasik 1227
yilina kadar burada hüküm süren bir Türk beyligidir.

Beyligin kurucusu olan Mengücük Gazi, Sultan Alparslan ile Malazgirt
savasina katilmis ve zaferden sonra Karasu (Yukari Firat) ve Çalti
nehirleri vadilerinin fethiyle görevlendirilmistir. Mengücük Gazi'nin
hangi boya mensup oldugu kesin olarak tesbit edilememistir. Yazicioglu
Ali'nin Mengücüklü Fahreddin Behram Sah'in Anadolu Selçuklu Sultani
II.Süleyman Sah'in (1196-1204) Gürcistan seferine Salurlar ve
Bayindirlar ile katildigina dair sözleri ihtiyatla karsilanmalidir.
Ancak Divrigi yöresindeki Türklerin büyük bir kisminin Salurlar'dan
oldugu kabul edilmektedir. Bu yöreyi fetheden Mengücük Gazi, Erzincan,
Kemah, Divrigi ve Sarki Karahisar'i hâkimiyeti altina alarak kendi
adiyla anilan beyligi kurmustur. Zahireddin Nisâburî ile Müneccimbasi;
Mengücük Gazi'nin Alparslan tarafindan Anadolu'da görevlendirildigini
ve yukarida adi geçen sehirleri ona ikta ettigini söylerler. Ibn Bibî
ise Mengücük Gazi'yi Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmisoglu
Süleymansah'in beyleri arasinda sayar. Mengücük Gazi, Oguzlar'in Kayi,
Bayat, Karaevli veya Alkaevli boylarindan birine mensuptur.
Kitabelerdeki bilgi ve motiflere bakilarak Mengücükler'in Türkler'in
asil bir ailesine mensup olduklari ve bu sebeple Selçuklu hanedani
nezdinde daima itibar gördükleri söylenebilir.

Kemah'in kuzeybatisinda Karasu kiyisinda Melik Gazi'ye atfedilen bir
kümbetin Farsça kitabesinde Mengücük Gazi hakkinda su ibareler vardir:
"Âlim, âdil, ülkeler fetheden, halkin siginagi; Erzurum, Erzincan,
Kemah, Diyarbekir ve bunlarin kalelerini alan, dinsizlerin cigerlerini
daglayan, boyunlarini kiliçla vuran Mengücük Gazi... Allah rûhunu
sâdeylesin, kabrini nurlandirsin, günahlarini bagislasin...".

Müneccimbasi, Mengücük Gazi'nin Kiliç Arslan ve Danismend Gazi ile
beraber Gürcüler, Rumlar ve Abhazlarla savastigini söyler. Mengücük
Gazi çok akilli, ileri görüslü, cesur ve tedbirli bir bey idi. Divrigi
Ulu Camii kitabesinde yer alan Alp, Kutlug, Tugrul ve Tekin gibi
ünvanlar onun Oguz beyleri arasinda önemli bir yeri oldugunu gösterir.
Divrigi Sitti Melek (Melike) türbesindeki kitabede ise kocasi Saban
Sah'tan "el-Merhûm, es-Saîd, es-Sehîd, el-Gazî" diye bahsedilir.
Mengücük'ün "Gazi" ünvanini almasi onun Anadolu'nun fethi sirasinda
nice savaslara katilip kahramanliklar gösterdigine ve halkin gönlünde
taht kurduguna delalet eder. Ilk Anadolu fâtihleri gibi Mengücük Gazi
de halk arasinda evliya mertebesine yükselmis ve türbesi asirlardir
halkin ziyaretgâhi olmustur.

Mengücük Gazi ve evlâdina ait türbelerin Kemah'ta bulunmasi, Mengücükler'in ilk baskentinin burasi oldugunu gösterir.

Mengücük Gazi'nin ölüm tarihi tesbit edilememistir. Ancak onun 1118 yilinda hayatta olmadigi bilinmektedir.

Mengücük Gazi'nin ölümünden sonra yerine oglu Ishak geçmistir. 1118
yilinda Erzincan, Kemah ve Divrigi'ye hâkim olan Mengücüklüler'in
basinda Ishak'i görmekteyiz. Danismendli Melik Gazi'nin damadi olan
Ishak, sözkonusu tarihte Malatya'yi yagmalayinca sehri oglu Tugrul
adina idare etmekte olan I. Kiliç Arslan'in karisi Ayse Hatun, Urfa
kontu Joscelin'e haber gönderip yardim istedi. Ishak muhtemelen Artuklu
Belek Gazi'den intikam almak maksadiyla Malatya'yi yagmalamisti. Çünkü
Ishak 1113 yilinda Ayse Hatun ile evlenen ve Tugrul Arslan'in atabegi
olan Belek Gazi'ye kin besliyordu. Belek Gazi, bu saldiriya karsilik
vermek için hazirliklara basladi ve 1120 tarihinde Kemah'a girdi. Belek
ile basa çikamayacagini anlayan Mengücükoglu Ishak, Bizans
Imparatorlugunun Trabzon valisi Konstantin Gabras'in yanina giderek
ondan yardim istedi.

Gabras, Ishak ile ittifak yaparak Belek'in üzerine yürüdü. Buna
karsilik Belek de Danismendli Melik Gazi ile isbirligi yapti. 514
(1120) yilinda Erzincan yakinlarindaki Siran (Serman)'da vuku bulan
savasta Gabras ile Mengücükoglu çok agir bir maglubiyete ugrayip esir
düstüler. Ayrica besbin Rum askeri öldürüldü ve esir alindi. Trabzon
dükasi Gabras, otuzbin altin fidye ödeyerek kurtulurken, Ishak da Melik
Gazi'nin damadi oldugu için serbest birakildi. Halbuki Belek Gazi,
Ishak'in öldürülmesinden yana idi. Onun kendisinden habersiz
saliverilmesine çok içerleyen Belek, Danismendlilerle yaptigi ittifaka
son vermis ve bu yüzden Trabzon dükaligina yapilmasi planlanan saldiri
da gerçeklesmemistir.

Halbuki bu zaferin kazanilmasinda Belek'in rolü çok büyüktü.
Mengücükoglu Ishak, bu olaydan sonra Melik Gazi'nin nüfuzu altina girdi
ve yirmibes yil hüküm sürdükten sonra 1142'de öldü. Ishak'in
Mengücükogullari seceresindeki yeri, Mengücük Gazi'nin oglu oldugunun
Divrigi Sitti Melek türbesinin kitabesinden okunmasindan sonra artik
kesin olarak tespit edilmistir. Kemah emîrinin ölümü üzerine
Danismendli Mehmed, bu sehri ele geçirdi. Ancak ayni yil onun da vefat
ettigini görüyoruz. Danismendliler'in Kemah'i zaptetmeleri bu iki aile
arasindaki iliskilerin iyi olmadigina delâlet eder.

Ishak'in ölümünden sonra, Mengücüklüler'in Kemah-Erzincan ve Divrigi
olmak üzere iki ayri kol hâlinde hüküm sürdüklerini görüyoruz. Ishak'in
ogullarindan Davud Kemah-Erzincan, Süleyman da Divrigi kolunun basina
geçmistir.

a) Kemah-Erzincan Mengücüklüleri:

Bu kolun ilk meliki oldugunu ifade ettigimiz Davud hakkinda yeterli
bilgi yoktur. Anadolu Selçuklu hükümdari II. Kiliç Arslan taraftari
oldugu için Danismendli Yagibasan tarafindan 1162 tarihinde
öldürülmüstür. Müneccimbasi ondan Alaeddin Davud olarak bahseder ve bir
müddet hükümdarlik yaptiktan sonra öldügünü kaydeder.

Davud'dan sonra Mengücüklüler'in basina oglu Fahreddin Behramsah geçti.
Hanedanin Ishak'in ölümünden sonra iki kola ayrilmasi, onlari oldukça
zayiflatmis ve çevredeki devletler karsisinda güçsüz düsürmüstü. II.
Kiliç Arslan 12 Ramazan 559 (3 Agustos 1164) tarihinde
Danismendogullari'ni ortadan kaldirip topraklarini ülkesine kattigi
gibi Mengücük beyligini de nüfuzu altina aldi. Fakat bu dönem
Mengücüklüler için bir huzur ve refah dönemi oldu. Behramsah'in II.
Kiliç Arslan'in damadi olmasi ve kizlarini Anadolu Selçuklu hanedani
mensuplariyla evlendirmesi iki hanedan arasindaki münasebetlerin müspet
yönde gelismesine zemin hazirladi.

Genceli sair Nizamî'nin Fahreddin Behramsah'a takdim ettigi
Mahzenü'l-Esrâr adli eserinde ondan Gürcistan galibi olarak
bahsetmesine bakilirsa o dönemde Kars ve Ani gibi sehirlere defalarca
saldiran ve pek çok müslümanin kanini döken Gürcülerle cihad ettigi
söylenebilir. Behramsah'in dikkati çeken faaliyetlerinden biri de
kayinpederi II. Kiliç Arslan ile oglu Kutbeddin Meliksah arasinda 1188
yilinda vukubulan mücadelelere müdahale etmesidir. Iki tarafi
baristirmak için tesebbüse geçen Behramsah, Konya'ya giderek bu
anlasmazliga sebep olan Vezir Ihtiyareddin Hasan'i yakalayip Sivas'a
götürmek için sultandan izin aldi. Fakatt vezir yolda Türkmenler'in
hücumuna maruz kaldi ve aile efradiyla birlikte öldürüldü.

Mengücüklülerle Anadolu Selçuklulari arasindaki bu iliskiler Rükneddin
II. Süleymansah zamaninda da devam etti. Fahreddin Behramsah, 598
(1202) yilinda Süleymansah'in Gürcistan seferine katildi. Fakat
Selçuklu kuvvetlerinin maglubiyetiyle sonuçlanan savasta esir düstü.
Kraliçe Tamara, ona bir esir degil adeta bir misafir muamelesi yapti ve
bir süre sonra ülkesine gönderdi. Baska bir rivayete göre ise fidye
ödeyerek kurtuldu. Behramsah, bu sefer sirasindaki basarilari sebebiyle
"Gazi" ünvanina lâyik görüldü. Ravendî onun bu seferdeki gayretleri ve
Süleymansah'a sadakatine temas ederek söyle der:

"Damad Emîr Isfehsâlâr-i Kebîr, âlim, adaletli, Allah'in yardimina
mazhar olmus, muzaffer, ikbal sahibi, dinin yardimcisi ve emîrlerin
hükümdari Gazi Fahreddin Behramsah'in canini feda edecek kadar
hükümdara taraftar oldugu, onun iyiligini istedigi ve essizligi
Abhazlarla yapilan muharebe meydaninda çikti. Çünkü orada canini feda
edip kullarin kurtulmasi için çalisti".

Selçuklu sultani I. Izzeddin Keykavus, Behramsah'in son yillarinda kizi
Selçuk Hatun ile evlendi. Bu durum iki aile arasindaki dostâne
iliskilerin devam ettigini gösterir. Ayrica bu dügünle ilgili
rivayetler o dönemin sosyal ve medenî hayatini gayet güzel yansitir.
Erzincan'a dünür gönderen Izzeddin Keykâvus müsbet cevap alinca ülkenin
her tarafindan meshur terziler ve sanatkârlar getirterek gelinin
çeyizlerini hazirlatti. Selçuk Hatun'a ipekli elbiseler, mücevherler,
gerdanliklar, altin ve gümüs esya, köle ve cariyeler, atlar ve katirlar
hazirlandiktan sonra muhtesem dügün alayi büyük emîrlerin refakatinde
yola çikarildi. Nikâh, Kadi Sadreddin tarafindan kiyildi. Bunu Sivas ve
Erzincan'da görkemli dügünler takip etti. Gelin Erzincan'dan Sivas'a
gelince sehirde bir hafta süren dügün ve senlikler yapildi. Bu
vesileyle emîrlere hediyeler verildi.

Fahreddin Behramsah, uzun süren hükümdarligi döneminde dört Anadolu
Selçuklu hükümdariyla birlikte oldu. Bunlar II. Kiliç Arslan,
Giyaseddin Keyhüsrev, Rükneddin Süleyman ve Alaeddin Keykubat'tir.

Rivayete göre Belh'den Anadolu'ya gelen Sultanü'l-Ulemâ Bahaeddin
Veled, Erzincan'dan geçerken Behramsah ve karisi Ismet Hatun'un
misafiri olmus ve burada kendisi için insa edilen medresede üç-dört yil
ders vermistir.

Behramsah 622 (1225) yilinda Erzincan'da öldü. Erzincan civarindaki
Asagi Ula köyü yakininda harabe halindeki türbe büyük bir ihtimalle ona
aittir ve Melik Fahreddin Türbesi olarak meshurdur. Behramsah'in
bastirdigi en eski sikke, 563 (1167-1168) tarihlidir. Bu paralarin bir
yüzünde Behramsah'in, diger yüzünde ise metbû hükümdar sifatiyla II.
Kiliç Arslan'in adi yazilidir. Ibnü'l-Esîr onun altmis yildan fazla
hükümdarlik yaptigini söyler. Onun devrinde Kemah'in yerine baskent
olan Erzincan çok gelismis ve sehir önemli bir ticaret ve kültür
merkezi olmustur. Fakat sik sik vukubulan depremler yüzünden mimarî
eserler günümüze intikal edememistir.

Behramsah akilli, güzel huylu, halka ve askerlere karsi sefkatli bir
hükümdürdi. Sair ve âlimleri himaye ederdi. Yukarida kisaca temas
ettigimiz gibi Dogu'nun meshur sairi Genceli Nizamî Mahzenü'l-Esrâr
adli eserini ona ithaf etmis ve besbin dinar ve iyi cins bes katir ile
ödüllendirilmistir.

Behramsah çok hayirseverdi. Zengin-fakir, yerli-yabanci farki
gözetmeden herkese iyilik etmek isterdi. Kis mevsiminde kuslarin
açliktan ölmemesi için arabalarla daglara yem gönderdi. Bu davranis
günümüzde bile esine az rastlanan mükemmel bir sefkat ve merhamet
numûnesidir.


chatlak
chatlak
Genel Yetkili
Genel Yetkili

Kadın
Mesaj Sayısı : 1083
Nerden : Kocaeli/Gebze
Lakap : sweeti
Ruh Hali : Mengücüklüler Uykulu10
Rep : 70
Kayıt tarihi : 05/10/08

https://f3do.yoo7.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Mengücüklüler Empty Geri: Mengücüklüler

Mesaj tarafından chatlak Salı Ekim 28, 2008 8:50 am

Behramsah'in yerine oglu Alâeddin Davudsah geçti. Diger oglu
Muzaffereddin Muhammed de Sarki Karahisar meliki oldu. Behramsah'in
diger oglu Selçuksah ise otuzbes yildir Kemah'ta hüküm sürmekteydi ve
babasindan önce vefat etmisti. Davudsah'in Erzincan ile beraber Kemah'a
da hâkim olmasi bunu teyid etmektedir. Ayrica kaynaklar bu tarihte
Behramsah'in sadece Davud ve Muhammed adli çocuklarindan bahsederler.

Aydin bir hükümdar olan Behramsah, her iki oglunu da gayet mükemmel bir
sekilde egitmisti. Davudsah da babasi gibi mantik, matematik, ilâhiyat,
ilm-i nücûm, edebiyat ve felsefeye vâkifti. Farsça güzel siirler
yazardi.

Ilme karsi duydugu yakin ilgi dolayisiyla meshur tip âlimi
Muvaffakuddin Abdüllâtif-i Bagdâdî'yi sarayina davet edip kendisine
maas bagladi. O da Davudsah adina eserler yazdi. Davudsah'in ilim
adamlarini himaye etmesi sebebiyle Erzincan'da ilim ve kültür düzeyi
yükseldi ve meshur uzmanlar yetisti. Meselâ o devrin önde gelen
simâlarindan Alâeddin Erzincanî, Rükneddin Kiliç Arslan'i tedavi
etmisti.

Davudsah ilim alanindaki basarisini, ülke yönetiminde gösteremedi.
Halka zulme varan davranislari, devlet adamlarini haksizca cezalandirip
mallarina el koymasi, ülkede büyük bir huzursuzluga sebep oldu. Son
zamanlarinda ise bazi emîrleri öldürttü. Bu durumu diger emîrleri de
endiseye sevketti ve onlar da ayni akibete ugramaktan korkarak Sultan
Alâeddin Keykubat'a sigindilar. Rivayete göre Sultan Alâeddin Keykubat,
Harezmsah Celâleddin ve Mogol istilâsi dolayisiyla sinirlarini müdafaa
edemeyeceklerini hattâ onlarla isbirligi yapabileceklerini düsünerek
Mengücükler'i ve benzeri beylikleri hâkimiyeti altina almak lüzumunu
hissetmis ve bu da Davudsah ile Anadolu Selçuklu hükümdarinin arasinin
bozulmasina sebep olmustu. Bu gelismeler Mengücüklü emîrler arasinda da
huzursuzluk kaynagi olmus ve bu yüzden Davudsah bazi emîrleri
öldürtmüstür. Alâeddin Keykubat kendisine siginan emîrleri himayesi
altina aldigini söyleyerek bunlarin mallarini iade etmesini ve
hapsettigi Selçuklu taraftari emîrleri de serbest birakmasini
istemistir.

Davudsah, önce bu teklifi reddettiyse de daha sonra bu davranisinin
akibetinden korkarak sultanin emrini yerine getirmeyi uygun bulmustur.
Sultanin bu emîrlere ilgi göstermesine üzülen Davudsah, bu meseleyi
kökünden halletmek için yeterli hediyelerle Kayseri'de bulunan sultanin
yanina gitti. Sultanla görüserek sadakatini ifade etti ve ondan bir
ahidnâme aldi. Buna göre Mengücük beyi sultana sadakatle bagli kaldigi
sürece onun yardim ve destegine mazhar olacakti. Fakat Erzincan'a
dönünce verdigi sözü unuttu ve bu emîrlerin sultani kandirmalarindan
korkarak Erzurum melikii Mugîseddin Tugrulsah'in oglu Cihansah'a
ittifak teklif etti. Ayrica Eyyubîler'den Melik Esref ve Celâleddin
Harezmsah'tan da yardim istedi. Fakat bu tesebbüslerden bir netice elde
edemeyecegini anlayinca Alâeddin Keykubad ile yeniden anlasmak için
seferber oldu. Oglunu rehine gönderip sultani kendi lehine çevirmek
istediyse de basarili olamadi.

Erzurum meliki Cihansah'in hareketlerinden de rahatsiz olan sultan, bu
Erzurum meliki üzerine yürüyecegini söyleyerek Davudsah'in da kendisine
katilmasini istedi. Sivas'tan yola çikan Alâeddin Keykubad, kendisine
katilan Davudsah'i yakalatti ve hiçbir mukavemetle karsilasmadan
Erzincan'a hâkim oldu. Müstahkem Kemah kalesi teslim olmamak için bir
müddet direndiyse de Davudsah, ölümle tehdit edilince kale
muhafizlarina haber gönderip teslim olmalarini istemek zorunda kaldi.
Böylece Mengücüklüler'in Erzincan-Kemah kolu sona ermis oldu (10
Zilhicce 625/10 Kasim 1228). Farsça da bilen Davudsah tahsilli bir
hükümdardi. Mantik, ilâhiyat, ilm-i nücûm vb. pek çok ilme vakif idi.
Abdullatif el-Bagdâdî de bir süre onun sarayinda kalmis ve bazi
eserlerini onun adina kaleme almistir.

Bu gelismeler üzerine Eyyubî hükümdari Melik Esref'e tâbi olan Cihansah
onun himayesine girmistir. Eyyubîlerle bozusmak istemeyen Sultan
Alâeddin, Ertokus'u Muzaffereddin Muhammed'in idaresindeki Sarkî
Karahisar üzerine sevkederek daha fazla ilerlemeden geri döndü (1228).

Sultan Alâeddin, oglu Giyâseddin Keyhüsrev'i Erzincan'a melik,
Mübarizeddin Ertokus'u da ona atabeg tayin etti. Selçuklu hanedaniyla
Mengücüklüler arasindaki akrabaliklari dikkate alan sultan, Davudsah'i
cezalandirmayip Aksehir ile Ab-i Germ'i ona ikta etti. Ömrünün bundan
sonraki kismini burada geçiren Davudsah, yazdigi bir siirde buradan
memnun olmadigini gayet veciz bir sekilde ifade ediyordu:

Sâhâ dil-i düsmenân zi tû bâd derdest

Ruhsâre-i düsmen ez nehîb zerd est

Insaf ki, bâ vücûd-i sad gussa merâ

Der mülk-i tû âb-i germ u nân-i serdest

"Ey Padisah! Düsmanlarinin gönlü senden dertlidir, yüzleri de korkudan
sararmistir. Insaf et ki, bu kadar güçlüsün ama benim binbir dertten
muzdarip vücuduma ülkende sadece sicak su ve soguk ekmegi lâyik gördün".

Yukarida da ifade edildigi gibi Sultan Alâeddin, Ertokus'u Sarki
Karahisar'a sevketmisti. Burada üç yildan beri meliklik yapan
Muzaffereddin Muhammed, sehri bir müddet korumussa da daha sonra
mukavemet edemeyecegini anlayarak bazi yerlerin kendisine verilmesi
sartiyla Sarki Karahisar'i teslim edecegini bildirdi. Bu teklif kabul
edilerek kendisine Suriye sinirindaki bazi yerler mülkiyet olarak,
Kirsehir ise timar olarak verilmis ve her türlü vergiden muaf
tutulmustur.

Muzaffereddin Muhammed, üç oglu Fahreddin Süleyman, Izzeddin Siyavus ve
Nâsireddin Behramsah ile beraber Kirsehir'e geldi ve buraya yerlesti.
Ilme olan aski sebebiyle Kirsehir'de Melik Gazi Türbesi'nin karsisinda
muhtesem bir medrese yaptirdi. Selçuklular'in hizmetine giren bu
Mengücük beyi, onlarin nezdinde büyük itibar ve ilgi gördü.
Muzaffereddin Muhammed sahsiyetli bir bey idi.

Alâeddin Keykubad'in yerine geçen Giyâseddin Keyhüsrev onun kizina
dünür olunca Muzaffereddin: "O bizim soyumuza damat olmaya lâyik
degildir" diyerek reddetti ki, bu durum onun ahlâkli ve sahsiyet sahibi
bir insan oldugunu gösterir. Ancak israrlar karsisinda Mengücüklülerle
Selçuklular arasinda yeni bir akrabalik gerçeklestirildi. Muzaffereddin
güzel ahlâkli ve akilli bir hükümdardi. Onun Kirsehir'e gönderilmesiyle
Erzincan ve çevresine hâkim olan Mengücüklü beyligi de sona erdi
(625/1228).

b) Divrigi Mengücüklüleri:

Mengücüklüler'in bu kolu siyasî faaliyetleriyle degil, Divrigi'de insa
ettikleri cami, medrese, hastahane ve türbeleriyle taninmistir.
Tarihçiler, siyasî mücadele ve savaslara daha fazla ilgi duymus
olacaklar ki, bu tür olaylara ve çatismalara karismayan Divrigi
Mengücüklüleri hakkinda üzüntüyle ifade etmek gerekir ki hemen hiç
bilgi vermezler. Onlar hakkinda edindigimiz bilgileri yaptiklari eserin
kitabelerine ve günümüze kadar intikal eden sikkelere borçluyuz.

Divrigi'nin tabiat sartlari, hem onlarin yayilmalarina, hem de
çevredeki beylik ve devletlerin onlarin hâkimiyet sahasina girmesine
mâni olmustur. Mengücüklüler'in Erzincan ve Sarkî Karahisar kollarina
son veren Anadolu Selçuklu hükümdari Alâeddin Keykubad, muhtemeldir ki
bu endiseler sebebiyle Divrigi'ye müdahale etmek istememistir.

Divrigi Mengücüklüleri'nin ilk beyi Ishak'in oglu ve Mengücük'in torunu
Süleyman'dir. Babasi Ishak'in 1142 yilinda ölümünden sonra Divrigi'de
bagimsiz olarak hüküm sürmeye basladi. Gerçi Mengücük Gazi ve oglu
Ishak hakkinda da Divrigi hükümdari ünvani kullanilmakta ise de bu
durum beyligin zaman zaman Kemah ve Divrigi'den idare edildigini
gösterir. Divrigi'de Süleyman adina hiçbir eser yapilmamis olmasi onun
pek faal bir hükümdar olmadigi intibaini uyandirmaktadir. Ölüm tariihi
de belli olmayan Süleyman'in yerine oglu Sahinsah geçmistir. Divrigi
kale camiinin bânîsi olan Sahinsah hakkinda bu camiin kitabesinde söyle
denilmektedir: "el-Emîr el-Isfehsalar el-Ecel Seyfüddünya veddin
Ebu'l-Muzaffer Sahinsah b. Süleyman b. Emîr Ishak..." Sahinsah hakkinda
Divrigi Ulu Camii yaninda yaptirdigi türbenin kitabesinde de"
"Gazilerin hâmisi, Islâm sinirlarinin koruyucusu, fakir, zayif ve
mazlumlarin siginagi, kâfir ve dinsizlerin kökünü kaziyan..." gibi
yüksek sifatlar kullanilmasi onun büyük bir ihtimalle Sultan Kiliç
Arslan ile beraber seferlere istirak ettigini gösterir. Kitabede ayrica
"Ebu'l-Muzaffer Sahinsah b. Süleyman b. Ishak b. Gazi Sehid Emîr
Mengücük" ibaresiyle de hanedanin seceresi verilmektedir. Sahinsah'in
beyligin basina geçis tarihi de kesin olarak belli degildir. Ancak Kale
Camii kitabesinin 576 (1180) tarihini tasimasina bakilarak bu tarihten
önceki yillarda Divrigi'de hüküm sürmeye basladigini söylemek
mümkündür. Divrigi'de yaptirdigi türbe ise 592 (1196) tarihlidir.

Sahinsah'in bastirdigi üç sikke günümüze intikal etmis ve ikii tanesi
Ahmed Tevhid tarafindan yayimlanmistir. Bu sikkelerden birinde II.
Kiliç Arslan'in, ikincisinde de Rükneddin Süleymansah ibareleri vardir.
Muhtemelen 1197-1198 yillarindan sonraki bir tarihte ölen Sahinsah'dan
"Katilü'l-kefere ve'l-müsrikîn" olarak bahsedilmesi, onun
hristiyanlarla cihad ettigini gösterir. Sahinsah; yoksul, öksüz ve
mazlumlarin hâmisiydi.

Sahinsah'in Ishak ve Süleyman adlarinda iki oglu vardi. Süleyman'in adi
kitabelerde geçmektedir. Fakat Ishak'in adi ise 645 (1247) tarihli
Karatay Vakfiyesi'nde sahitler arasinda zikredilmektedir.

Sahinsah'tan sonra yerine oglu Süleyman geçti. Adina oglu ve torunu
tarafindan yaptirilan eserlerin kitabelerinde ve Ulu Cami
Vakfiiyesi'nde rastlanmaktadir. Divrigi kalesi Arslan burcundaki bir
kitabe, onun Mengücük beyi oldugunu açikça ifade etmektedir. Ancak
hayati ve faaliyetleri hakkinda yeterli bilgi yoktur.

Süleymansah'in yerine geçen oglu Ahmedsah, yaptirdigi degerli
eserleriyle taninan büyük bir beydir. En büyük eseri olan Divrigi Ulu
Camii'nin kitabesinde onun için "Nâsiru Emîri'l-Mü'minîn Ahmedsah b.
Süleymansah, Allah onun saltanatini ebedî kilsin, gücünü artirsin"
denilmektedir. Uzun yillar beyliginin basinda kalan Ahmedsah,
Yassiçimen savasina ve Kösedag bozgununa sahit olmus ve Mogollar'in
Anadolu'yu istilâ ettigi dönemde Divrigi kalesini onarmak için büyük
gayret sarfetmistir. 1250 yilindan önceki bir tarihte ölen Ahmedsah'in
yerine Melik Salih geçti ve Mogol saldirilari sirasinda yikilan kalenin
burçlarini tamir ettirdi.

Divrigi Mengücüklüleri'nin ondan sonraki beyleri hakkinda yeterli bilgi
yoktur. Ilhanli hükümdari Abaka Han 1277 yilinda Divrigi'ye ugramis,
halkin kendisine ilgi göstermedigini ve kalede silahli askerlerin
bulundugunu görerek öfkelenmis ve surlari tahrip ettirmistir. Beylik bu
tarihten itibaren tarihe karismis ve bölge Ilhanlilar'dan sonra
Eretnaogullari'nin hâkimiyeti altina girmistir.

Erzincan, Kemah, Divrigi ve Sarkî Karahisar gibi fethettikleri
sehirlerle yetinerek hâkimiyet sahalarini genisletmek istemeyen
Mengücüklüler, sehirlerinin gelismesi için çalismislar ve pek çok
hayrât vücuda getirmislerdir. Âlim, sair ve sanatkârlari himaye eden
Mengücüklüler, Anadolu Selçuklu devletinin himayesinde seçkin bir hayat
sürmüslerdir. Insa ettirdikleri çok sayida eserle ilim, kültür, san'at
ve medeniyetin gelismesine hizmet etmislerdir. Divrigi kalesi, Kale
Camii, Ulu Camii, Darü's-Sifâ, Sitti Melek, Kamereddin ve Kemankes
türbeleri ile medreseler, Mengücüklüler'in Divrigi'de yaptirdiklari
baslica eserlerdir.

MIMARI ESERLER

Erzincan'da Mengücüklüler'e ait hiç bir eser günümüze intikal
etmemistir. Bu da yörede sik sik meydana gelen depremlerin bir
sonucudur. Çünkü Fahreddin Behramsah gibi bir hükümdarin 60 yildan
fazla süren melikligi zamaninda hiçbir eser yaptirmamasi kabul
edilemez. Kemah'ta ise sadece birkaç türbe mevcuttur.

Mengücüklüler dönemine ait en eski yapi, Sahinsah'in 576 (1180-1181)'da
Divrigi'de yaptirdigi Kale Camii'dir. Azerbaycanli Mimar Hasan b.
Firuz'un yaptigi bu cami, tugla ve tasin cephede henüz bir arada
kullanildigi çiçekli kûfî, geometrik ve nebatî motiflerin yeniden
degerlendirildigi bir saheserdir.

Sahinsah'in torunu Ahmedsah'in 622 (1228-1229)'de yaptirdigi
Darü's-Sifa ile birlikte külliye olarak yaptirdigi Ulu Cami, Divrigi
Mengücüklüleri'nin en büyük eserini teskil eder. Cümle kapisindaki
kitabede Alâeddin Keykubad'in adi da yazili olup Ahmedsah'in onu metbû
tanidigini gösterir. Darü's-Sifa ise kitabeye göre Behramsah'in kizi ve
Ahmedsah'in hanimi Melike Turan Melek tarafindan ayni yil
yaptirilmistir. Tas mihrabin Anadolu'da bu ölçüde zengin baska bir
örnegi yoktur. Camiden oniki yil sonra yapilan abanoz minber, Tiflisli
Ahmed Usta'nin eseridir. Sifahane ise âbidevî ve basarili bir mimarî
örnegidir. Mimari Ahlatli Hürremsah'tir. Divrigi'de Sahinsah'a ait 592
(1195-96) tarihli türbe halk tarafindan Sitte Melik adiyla
anilmaktadir. Ancak bu isim muhtemelen Sitti Melike olmalidir, ve
Hatun'un kocasindan sonra buraya gömülmesinden dolayi bu ad verilmistir.

EKONOMIK DURUM, KÜLTÜR VE MEDENIYET

Mengücüklüler'in baskenti Kemah idi. Ancak Davudsah, 1142'de Erzincan'i
baskent yapinca, Kemah önemini kaybetmeye basladi. Buna karsilik
Erzincan ticaret, tarim ve sanayi açisindan büyük gelisme göstermisti.
Hükümdarlarin ilim, kültür ve medeniyeti himaye etmeleri sayesinde
ilim, edebiyat ve san'at adamlari yetismistir. Fahreddin Behramsah ve
karisi Ismetiye Hatun, ilim ve din adamlarina büyük saygi
gösterirlerdi. Rivayete göre Bahaeddin Veled ile Mevlâna Celâleddin,
Erzincan'a geldiklerinde onlardan büyük saygi görmüs ve Behramsah
Erzincan'da bir medrese yaptirarak Bahaeddin Veled'in orada ders
vermesini saglamistir. Hükümdarin israrlarina ragmen Bahaeddin Veled,
Erzincan halkinin lüks ve refah içinde eglenceye daldiklarini görerek
burada kalmamistir. Izzeddin Keykavus ile Behramsah'in kizi Selçuk
Hatun'un evlennmeleri münasebetiyle yapilan dügün ve senlikler de
Mengücük ilindeki refah seviyesini göstermesi bakimindan dikkate deger.

Mengücüklüler'in Kemah ve Divrigi'de oldugu gibi Erzincan'da da pek çok
abide yaptirdigi muhakkaktir. Ancak depremler sebebiyle bunlar
zamanimiza kadar ayakta kalmamistir. Gerçekten de Erzincan, tarih
boyunca oldugu gibi Mengücüklüler ve Selçuklular döneminde de sik sik
meydana gelen depremler sebebiyle yikilmis ve harabeye dönmüstür.

1138 yilinda Erzincan'da meydana gelen bir deprem sonunda pek çok kisi
ölmüs, 1165 yilindaki baska bir depremde ise sehir harabeye dönmüstür.

Mengücüklüler'in baskenti Erzincan, ticarî ve iktisadî zenginligi,
hükümdarlarin ilim ve sanat adamlarini korumalari sebebiyle devrin en
yüksek kültür ve medeniyet merkezi hâline gelmistir. Selçuklular'in
hizmetindeki ilim adamlarinin bir kisminin Erzincanli olmasi da bu
durumu teyid eder mahiyettedir. Fahreddin Behramsah ve Alâeddin
Davudsah, birçok ilim dalinda ihtisas sahibiydiler, sair, edip ve
sanatkârlari himaye ediyorlardi. O devrin meshur tabibi Muvaffakuddin
Abdüllatif el-Bagdadî, 1228 yilinda Haleb'den Erzincan'a gelmis ve
Mengücük ilini dolastiktan sonra 1230 yilinda Malatya üzerinden Haleb'e
dönmüstür. Mengücük ilinde bulundugu sirada büyük ilgi ve saygi
görmüstür. Alâeddin Davudsah, bu meshur hekime maas baglatmis, o da
yazdigi birkaç eseri ona ithaf ve takdim etmistir.

Daha önce belirtildigi gibi Fahreddin Behramsah ile karisi Ismetiye
Hatun, Bahaeddin Veled ile oglu Celâleddin'i Erzincan'da misafir etmis
ve onun Erzincan'da kalip ders vermesi için Erzincan Aksehir'de kendisi
için bir medrese yaptirmislardir.

Edebiyat ve tasavvuf sahasinda meshur bir sima olan Siraceddin Ahmed,
ayni zamanda iyi bir musikîsinasti. Eyyubî hükümdari Melik Esref,
söhretini duyunca onu Sam'a davet edip dinlemistir.
chatlak
chatlak
Genel Yetkili
Genel Yetkili

Kadın
Mesaj Sayısı : 1083
Nerden : Kocaeli/Gebze
Lakap : sweeti
Ruh Hali : Mengücüklüler Uykulu10
Rep : 70
Kayıt tarihi : 05/10/08

https://f3do.yoo7.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz