İstiklal Mahkemeleri - Ergün Aybars
F3do :: Eğitim :: Kitap Özetleri
1 sayfadaki 1 sayfası
İstiklal Mahkemeleri - Ergün Aybars
İstiklal Mahkemeleri - Ergün Aybars Kitap Özeti Bedava Özet
Yazar
Ergün AYBARS, bir Cumhuriyet aydını ve nesnel tarihçi kimliğiyle, yakın
tarihimizin değişik dönemlerinde görev yapmış olan İstiklal
Mahkemelerinin Milli Mücadele yıllarındaki gerçeği, bu mahkemelerin
tarihsel işlevlerini Milli Mücadele yıllarında Atatürk Devrimlerinin ne
kadar güç şartlarda gerçekleştirilmeye çalışıldığını, bazen
duygusallaştırarak ederek, bazen de tarihi bilgi ve belgelere
dayanarak, ayrıntılı ve akıcı bir şekilde anlatmaktadır. Yazar,
İstiklal Mahkemelerini, bilinmeyen yönleriyle ele alarak ve iddialarını
somut belgelere dayandırarak kafaları karıştıran karşı tezlere ciddi
cevaplar vermiştir. Yazar, mahkemelerin kuruluş sebepleri ve çalışma
yöntemlerini, Türk halkının durumunu ve kanunun önemini akıcı bir
şekilde anlatmaktadır.
Mondros
Mütarekesi ile Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış ve itilaf devletleri
tarafından işgal edilmeye başlanmıştır. Bu durum karşısında Anadolu’da
Türk halkı yer yer ayaklanmış, kısa bir süre sonra Mustafa Kemal
Atatürk’ün önderliğinde birleşen bu ayaklanmalar, güçlü bir Milli
Mücadeleye dönüşmüştür. Türk Devriminin temelleri bu dönem içinde
atılarak, savaş ve ihtilal BMM’nin açılması ile halkın meşru
temsilcileri tarafından yönetilmeye başlanmıştır.
İstiklal Mahkemelerinin
kuruluşunun sebebini anlamak için Mondros Mütarekesi’nden sonraki
dönemde Anadolu’nun genel durumunu, Milli Mücadelenin başlamasını ve
karşılaşılan güçlükleri bilmek gerekir. TBMM işgale karşı savaşabilmek
için düzenli ordu kurmak, içte oluşan ihanet cephesini yok etmek,
güvenliği ve birliği sağlamak, özellikle asker kaçakları sorunlarını
çözümlemek zorundaydı. Asker kaçakları düzenli ordu için büyük
tehlikeydi. Kuruluşundaki amaç, kuruluş kanununda da belirtildiği gibi,
düzenli ordunun kurulmasını ve yaşamasını sağlamak için asker kaçakları
sorununu çözmek idi. Kuruluşundan çok kısa bir süre sonra yetkileri
vatana ihanet, yolsuzluk, soygun, saldırı, casusluk, bozgunculuk
ayaklanma gibi suçları da kapsamına alarak genişledi. Böylece Milli
Mücadeleye ve ihtilale karşı işlenen her suç İstiklal Mahkemelerinin
görevi oldu.
İstiklal Mahkemeleri; TBMM adına çalışan, kararları kesin ve temyizi
bulunmayan, mahkemeler olarak kurulmuştur. Kararların uygulanmasında
asker-sivil bütün görevliler sorumlu tutulmuştur. Mahkemeler,
verdikleri kararlardan dolayı sorumlu tutulmamıştır. Üç üyeden kurulu
olan mahkemelerin üye sayısı sonra dörde çıkarılmış ve sonraları
savcılar da mahkemelerde görev almıştır. İstiklal Mahkemelerinin
kararları, vicdanı kanaatlerine dayanılarak verilmiştir. Verilen
kararlar kesin olup, en kısa zamanda uygulanmıştır. Kararın verilmesi
için delile gerek yoktu. Bir kimsenin hakkında suçluluğuna dair vicdani
kanaat uyanırsa, hapisten idama kadar her türlü cezaya
çarptırılabilirdi. Buna rağmen mahkemelerin kararlarında, delil yine de
birinci derecede önemli oldu. Birçok kimse haklarında delil bulunmadığı
için cezalandırılmadı. Kararlar verilirken din ve dil farkı
gözetilmeksizin herkese eşit davranıldı. Duruşmalar halk önünde açık
olarak yapılır, kararlar yine aynı şekilde okunur, yayın yoluyla ve
görevliler aracılığıyla halka duyurulurdu.
Osmanlı İmparatorluğu
1911-1918 yılları arasında birbiri ardınca üç harbe girmiş ve
yenilmişti. Halk, özellikle Birinci Dünya Savaşında her şeyini
yitirmişti. Çocukları şehit olmuş, bütün varını ortaya koymasına ve
büyük sıkıntı çekmiş olmasına rağmen savaş kaybedilmişti. Yeni bir
savaşın kazanılacağına inanılmıyordu. Birinci Dünya Savaşı boyunca
Osmanlı Devleti 2.850.000 kişiyi silah altına almıştı. Yalnız Çanakkale
muharebelerinde 55.000 şehit olmak üzere 250.000′e yakın yaralı ve esir
vermişti. Gerek muharebelerde ölenler, gerekse hastalıktan ve
yaralandıktan sonra ölenlerin sayısı 500.000 kadardı. Hasta, kaçak,
kayıp ve esir sayısı 1.565.000 kişiydi.
Halk
düşüncesine göre, yeni bir savaş, asker, vergi ve eski sıkıntıların
devam etmesi demekti. Bütün bu sıkıntıların yine kendisine
yükleneceğini anlıyordu. Anadolu’da devlet otoritesi kalmamıştı.
Hükümet taşra örgütlerini unutmuştu, bölgesel idareler beceriksizdi.
Bütün örgütler yıkılmış, particilik kavgaları en küçük kasabaya bile
yayılmıştı. Halk ve yöneticiler arasında ilgi kaybolmuş, sivil idare
acz içinde ekonomik hayat yıkılmış ve paraya karşı kimsenin güveni
kalmamıştı. Ekonomik hayatla birlikte sosyal çöküntü başlamıştı.
Savaştan dönenler ailelerini yokluk ve sefalet içinde bulmuşlardı.
1919′da Anadolu’da gezmek büyük bir tehlikeydi.
Milli Mücadelenin
kazanılmasında büyük etkileri olan İstiklal Mahkemeleri, zamanına göre
ulusal inançtan veya ihtiyaçtan doğan devrim ve ihtilal mahkemeleridir.
Bu mahkemelerin kurulması ile Milli Mücadeleyi tehlikeye düşürenler
burada yargılanacaklardır. Mahkeme üyelerinin Meclis içinden seçilmesi,
bölgelerin meclis tarafından saptanması ve kanun yürütme yetkisi
doğrudan doğruya Meclise ait oluşu nedeniyle Meclis, İstiklal
Mahkemeleri vasıtasıyla olağanüstü yargıya da sahip çıkıyordu.
İstiklal Mahkemeleri
başlangıçta sadece kaçak suçlarına bakmak üzere kurulmuştu. Yetkileri
kısa bir süre sonra vatana ihanet, casusluk, yolsuzluk, ayaklanma,
eşkıyalık, saldırı, bozgunculuk gibi konulara da bakacak şekilde
genişletildi. Sonuç olarak, İstiklal Mahkemeleri TBMM içinden
seçilmekle Milli Mücadele için halkın arzusuna uygun bir güç ve ulus
adına yargılama yetkisine sahip birer kuruluş oldular. Kararları BMM
adına uygulandığı için her şeyin üstünde kabul edilecekti.
Üye seçimleri sonucunda,
İstiklal Mahkemeleri, Ankara, Eskişehir, Konya, Isparta, Sivas,
Kastamonu, Pozantı, Diyarbakır bölgelerinde kurulmuştur.
İstiklal
Mahkemeleri içinde en önemlisi Ankara İstiklal Mahkemesi idi. Diğer
İstiklal Mahkemelerinin de bölgelerine göre büyük önemleri ve görevleri
vardı. Ancak diğer mahkemeler 17 Şubat 1921′de kaldırıldı. Ankara
İstiklal Mahkemesi ise 7 Ekim 1920′den 31 Temmuz 1922′ye kadar sürekli
çalışan tek mahkeme oldu. Ankara İstiklal Mahkemesi’nin diğer bir
özelliği de bakmış olduğu davaların önemi ile ilgilidir. Bu davalar,
Osmanlı Hükümeti, Çerkez Ethem, İngiliz casusu Mustafa Sagir, komünist
kuruluşların davaları gibi, içte ve dışta geniş yankı uyandıran önemli
davalardır.
İstiklal Mahkemeleri hakkında görüşler ve sonuçlar
İstiklal Mahkemeleri
konusunda bir karara varabilmek için, bu mahkemelerin hangi siyasi,
askeri, sosyal, olağanüstü durumda çalıştıklarını göz önüne almak ve
kendi devrinin koşulları içinde incelemek gerekir. Ulusun topyekün
olağanüstü bir tehlike içinde bulunduğu bir dönemde normal hukuk
usullerinin kullanılması ve birey haklarının üstünlüğü söz konusu
olamazdı. Olağanüstü tehlikelere ancak yine olağanüstü çareler
bulunmalıdır. İstiklal Mahkemeleri bu düşüncenin sonucu olarak
kuruldular.
Milli Mücadelenin
şekillenmeye başladığı dönemde, dış savaşı kazanabilmek için, içte
çıkan ayaklanmaları bastırmak, düzenli ordu kurmak ve buna bağlı olarak
asker kaçaklarına engel olmak, emniyeti ve güvenliği sağlamak,
casusluk, bozgunculuk gibi yıkıcı davranışları yok etmek, sorunları
çözümlemek gerekiyordu. Bu sorunların çözümlenmesinde adaletin temel
ilkesi olan yargı usulüne bağlılık düşüncesi üstün rol oynadı.
İstiklal Mahkemeleri,
Meclisin, olağanüstü durum karşısında kendi içinden seçtiği
mahkemelerce “Ulusal egemenliğin tekliği” ilkesine dayanarak özellikle,
hükümetin ısrarı üzerine olağanüstü yetkiler tanıması sonucu
kuruldular. Bu yüzden hukuki olmaktan çok, siyasi ve tarihi
zorunluluklara dayanmaktaydı. BMM’nin olağanüstü tehlike karşısında
zaferi kazanmak için aldığı tedbirlerin başında İstiklal Mahkemelerinin
kuruluşu gelir. Meclis bu mahkemeleri kurmakla,ulusun çıkarları için
her tedbiri almaktan çekinmeyeceğini gösterdi. Hukuki dayanağı,
yetkileri ve çalışma usulü bakımından birer İhtilal Mahkemesi olan bu
mahkemeleri, ideal bir adalet sistemi saymak düşünülemez. Adaletten
uzaklaşmadan, kuruluşunu gerektiren sebepleri ortadan kaldırmak amacı
arandı.
Çalışmalarında birtakım
hatalara düşülmüş olması, üyelerin kötü niyetinden değil, samimi
kanaatlerindendir. B.M.M. İstiklal Mahkemelerini kurmak ve bölgelerini
seçmek konusunda büyük bir isabet ve niyet göstermiştir.
Mahkemelere seçmiş olduğu
kimseler, her türlü etkiden uzak olarak, yalnız büyük ve aziz
ideallerin ve memlekette inkılabın korunması için Büyük Millet
Meclisi’nin kendilerine emanet ettiği yüksek yetki ve yargı hakkını
yerinde ve gerektiği kadar dikkatle kullanmışlardır. Mahkemeler bu
yetkileri kanun üstüne çıkmak için değil, memleketin hayat ve
bağımsızlığı için kullanmışlardır. Bu yönüyle İstiklal Mahkemeleri,
diğer İhtilal mahkemeleri içinde en adil karar vereni ve hukuki
esaslara en çok dayananı olarak ün yapmıştır.
İstiklal Mahkemeleri iç
ayaklanma, casusluk, bozgunculuk, soygunculuk, suçlama, görevini kötüye
kullananlara ve özellikle asker kaçakları olaylarına karşı yaptığı
başarılı çalışmalar sonucunda BMM’nin otoritesini sağladılar. Asker ve
jandarma yardımıyla bu suçların önünü aldılar.
İstiklal Mahkemeleri
kuruluşlarında öngörülen amacı, büyük bir başarıyla yerine getirdiler.
Bu yüzden Cumhuriyet devrinde, Cumhuriyet ve devrim tehlikeye düşünce,
onları yaşatmak için yeniden çalıştılar. İstiklal Mahkemeleri, Fransız
ihtilalindeki ve Sovyet ihtilalindeki mahkemeler gibi sınıfsal amaç
gütmüyorlardı. Milli Mücadele ortamı içinde milli amaçla
çalışıyorlardı. Cezalandırdıkları kimseler, milli amaca aykırı hareket
eden, düşmanla işbirliği yapan ve görevini yerine getirmeyen
kimselerdi. Görevlerini yerine getirmede büyük başarı sağladılar.
Türkiye’yi çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmak, teokratik devletten
laik devlete, ümmetten millileşmeye geçişin temelleri hep bu dönemde
atıldı. Bu bakımdan bu dönemin gerçekleştirilmesinde İstiklal
Mahkemeleri inkılabın vazgeçilmez organları olarak çalıştılar.
Yazar
Ergün AYBARS, bir Cumhuriyet aydını ve nesnel tarihçi kimliğiyle, yakın
tarihimizin değişik dönemlerinde görev yapmış olan İstiklal
Mahkemelerinin Milli Mücadele yıllarındaki gerçeği, bu mahkemelerin
tarihsel işlevlerini Milli Mücadele yıllarında Atatürk Devrimlerinin ne
kadar güç şartlarda gerçekleştirilmeye çalışıldığını, bazen
duygusallaştırarak ederek, bazen de tarihi bilgi ve belgelere
dayanarak, ayrıntılı ve akıcı bir şekilde anlatmaktadır. Yazar,
İstiklal Mahkemelerini, bilinmeyen yönleriyle ele alarak ve iddialarını
somut belgelere dayandırarak kafaları karıştıran karşı tezlere ciddi
cevaplar vermiştir. Yazar, mahkemelerin kuruluş sebepleri ve çalışma
yöntemlerini, Türk halkının durumunu ve kanunun önemini akıcı bir
şekilde anlatmaktadır.
Mondros
Mütarekesi ile Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış ve itilaf devletleri
tarafından işgal edilmeye başlanmıştır. Bu durum karşısında Anadolu’da
Türk halkı yer yer ayaklanmış, kısa bir süre sonra Mustafa Kemal
Atatürk’ün önderliğinde birleşen bu ayaklanmalar, güçlü bir Milli
Mücadeleye dönüşmüştür. Türk Devriminin temelleri bu dönem içinde
atılarak, savaş ve ihtilal BMM’nin açılması ile halkın meşru
temsilcileri tarafından yönetilmeye başlanmıştır.
İstiklal Mahkemelerinin
kuruluşunun sebebini anlamak için Mondros Mütarekesi’nden sonraki
dönemde Anadolu’nun genel durumunu, Milli Mücadelenin başlamasını ve
karşılaşılan güçlükleri bilmek gerekir. TBMM işgale karşı savaşabilmek
için düzenli ordu kurmak, içte oluşan ihanet cephesini yok etmek,
güvenliği ve birliği sağlamak, özellikle asker kaçakları sorunlarını
çözümlemek zorundaydı. Asker kaçakları düzenli ordu için büyük
tehlikeydi. Kuruluşundaki amaç, kuruluş kanununda da belirtildiği gibi,
düzenli ordunun kurulmasını ve yaşamasını sağlamak için asker kaçakları
sorununu çözmek idi. Kuruluşundan çok kısa bir süre sonra yetkileri
vatana ihanet, yolsuzluk, soygun, saldırı, casusluk, bozgunculuk
ayaklanma gibi suçları da kapsamına alarak genişledi. Böylece Milli
Mücadeleye ve ihtilale karşı işlenen her suç İstiklal Mahkemelerinin
görevi oldu.
İstiklal Mahkemeleri; TBMM adına çalışan, kararları kesin ve temyizi
bulunmayan, mahkemeler olarak kurulmuştur. Kararların uygulanmasında
asker-sivil bütün görevliler sorumlu tutulmuştur. Mahkemeler,
verdikleri kararlardan dolayı sorumlu tutulmamıştır. Üç üyeden kurulu
olan mahkemelerin üye sayısı sonra dörde çıkarılmış ve sonraları
savcılar da mahkemelerde görev almıştır. İstiklal Mahkemelerinin
kararları, vicdanı kanaatlerine dayanılarak verilmiştir. Verilen
kararlar kesin olup, en kısa zamanda uygulanmıştır. Kararın verilmesi
için delile gerek yoktu. Bir kimsenin hakkında suçluluğuna dair vicdani
kanaat uyanırsa, hapisten idama kadar her türlü cezaya
çarptırılabilirdi. Buna rağmen mahkemelerin kararlarında, delil yine de
birinci derecede önemli oldu. Birçok kimse haklarında delil bulunmadığı
için cezalandırılmadı. Kararlar verilirken din ve dil farkı
gözetilmeksizin herkese eşit davranıldı. Duruşmalar halk önünde açık
olarak yapılır, kararlar yine aynı şekilde okunur, yayın yoluyla ve
görevliler aracılığıyla halka duyurulurdu.
Osmanlı İmparatorluğu
1911-1918 yılları arasında birbiri ardınca üç harbe girmiş ve
yenilmişti. Halk, özellikle Birinci Dünya Savaşında her şeyini
yitirmişti. Çocukları şehit olmuş, bütün varını ortaya koymasına ve
büyük sıkıntı çekmiş olmasına rağmen savaş kaybedilmişti. Yeni bir
savaşın kazanılacağına inanılmıyordu. Birinci Dünya Savaşı boyunca
Osmanlı Devleti 2.850.000 kişiyi silah altına almıştı. Yalnız Çanakkale
muharebelerinde 55.000 şehit olmak üzere 250.000′e yakın yaralı ve esir
vermişti. Gerek muharebelerde ölenler, gerekse hastalıktan ve
yaralandıktan sonra ölenlerin sayısı 500.000 kadardı. Hasta, kaçak,
kayıp ve esir sayısı 1.565.000 kişiydi.
Halk
düşüncesine göre, yeni bir savaş, asker, vergi ve eski sıkıntıların
devam etmesi demekti. Bütün bu sıkıntıların yine kendisine
yükleneceğini anlıyordu. Anadolu’da devlet otoritesi kalmamıştı.
Hükümet taşra örgütlerini unutmuştu, bölgesel idareler beceriksizdi.
Bütün örgütler yıkılmış, particilik kavgaları en küçük kasabaya bile
yayılmıştı. Halk ve yöneticiler arasında ilgi kaybolmuş, sivil idare
acz içinde ekonomik hayat yıkılmış ve paraya karşı kimsenin güveni
kalmamıştı. Ekonomik hayatla birlikte sosyal çöküntü başlamıştı.
Savaştan dönenler ailelerini yokluk ve sefalet içinde bulmuşlardı.
1919′da Anadolu’da gezmek büyük bir tehlikeydi.
Milli Mücadelenin
kazanılmasında büyük etkileri olan İstiklal Mahkemeleri, zamanına göre
ulusal inançtan veya ihtiyaçtan doğan devrim ve ihtilal mahkemeleridir.
Bu mahkemelerin kurulması ile Milli Mücadeleyi tehlikeye düşürenler
burada yargılanacaklardır. Mahkeme üyelerinin Meclis içinden seçilmesi,
bölgelerin meclis tarafından saptanması ve kanun yürütme yetkisi
doğrudan doğruya Meclise ait oluşu nedeniyle Meclis, İstiklal
Mahkemeleri vasıtasıyla olağanüstü yargıya da sahip çıkıyordu.
İstiklal Mahkemeleri
başlangıçta sadece kaçak suçlarına bakmak üzere kurulmuştu. Yetkileri
kısa bir süre sonra vatana ihanet, casusluk, yolsuzluk, ayaklanma,
eşkıyalık, saldırı, bozgunculuk gibi konulara da bakacak şekilde
genişletildi. Sonuç olarak, İstiklal Mahkemeleri TBMM içinden
seçilmekle Milli Mücadele için halkın arzusuna uygun bir güç ve ulus
adına yargılama yetkisine sahip birer kuruluş oldular. Kararları BMM
adına uygulandığı için her şeyin üstünde kabul edilecekti.
Üye seçimleri sonucunda,
İstiklal Mahkemeleri, Ankara, Eskişehir, Konya, Isparta, Sivas,
Kastamonu, Pozantı, Diyarbakır bölgelerinde kurulmuştur.
İstiklal
Mahkemeleri içinde en önemlisi Ankara İstiklal Mahkemesi idi. Diğer
İstiklal Mahkemelerinin de bölgelerine göre büyük önemleri ve görevleri
vardı. Ancak diğer mahkemeler 17 Şubat 1921′de kaldırıldı. Ankara
İstiklal Mahkemesi ise 7 Ekim 1920′den 31 Temmuz 1922′ye kadar sürekli
çalışan tek mahkeme oldu. Ankara İstiklal Mahkemesi’nin diğer bir
özelliği de bakmış olduğu davaların önemi ile ilgilidir. Bu davalar,
Osmanlı Hükümeti, Çerkez Ethem, İngiliz casusu Mustafa Sagir, komünist
kuruluşların davaları gibi, içte ve dışta geniş yankı uyandıran önemli
davalardır.
İstiklal Mahkemeleri hakkında görüşler ve sonuçlar
İstiklal Mahkemeleri
konusunda bir karara varabilmek için, bu mahkemelerin hangi siyasi,
askeri, sosyal, olağanüstü durumda çalıştıklarını göz önüne almak ve
kendi devrinin koşulları içinde incelemek gerekir. Ulusun topyekün
olağanüstü bir tehlike içinde bulunduğu bir dönemde normal hukuk
usullerinin kullanılması ve birey haklarının üstünlüğü söz konusu
olamazdı. Olağanüstü tehlikelere ancak yine olağanüstü çareler
bulunmalıdır. İstiklal Mahkemeleri bu düşüncenin sonucu olarak
kuruldular.
Milli Mücadelenin
şekillenmeye başladığı dönemde, dış savaşı kazanabilmek için, içte
çıkan ayaklanmaları bastırmak, düzenli ordu kurmak ve buna bağlı olarak
asker kaçaklarına engel olmak, emniyeti ve güvenliği sağlamak,
casusluk, bozgunculuk gibi yıkıcı davranışları yok etmek, sorunları
çözümlemek gerekiyordu. Bu sorunların çözümlenmesinde adaletin temel
ilkesi olan yargı usulüne bağlılık düşüncesi üstün rol oynadı.
İstiklal Mahkemeleri,
Meclisin, olağanüstü durum karşısında kendi içinden seçtiği
mahkemelerce “Ulusal egemenliğin tekliği” ilkesine dayanarak özellikle,
hükümetin ısrarı üzerine olağanüstü yetkiler tanıması sonucu
kuruldular. Bu yüzden hukuki olmaktan çok, siyasi ve tarihi
zorunluluklara dayanmaktaydı. BMM’nin olağanüstü tehlike karşısında
zaferi kazanmak için aldığı tedbirlerin başında İstiklal Mahkemelerinin
kuruluşu gelir. Meclis bu mahkemeleri kurmakla,ulusun çıkarları için
her tedbiri almaktan çekinmeyeceğini gösterdi. Hukuki dayanağı,
yetkileri ve çalışma usulü bakımından birer İhtilal Mahkemesi olan bu
mahkemeleri, ideal bir adalet sistemi saymak düşünülemez. Adaletten
uzaklaşmadan, kuruluşunu gerektiren sebepleri ortadan kaldırmak amacı
arandı.
Çalışmalarında birtakım
hatalara düşülmüş olması, üyelerin kötü niyetinden değil, samimi
kanaatlerindendir. B.M.M. İstiklal Mahkemelerini kurmak ve bölgelerini
seçmek konusunda büyük bir isabet ve niyet göstermiştir.
Mahkemelere seçmiş olduğu
kimseler, her türlü etkiden uzak olarak, yalnız büyük ve aziz
ideallerin ve memlekette inkılabın korunması için Büyük Millet
Meclisi’nin kendilerine emanet ettiği yüksek yetki ve yargı hakkını
yerinde ve gerektiği kadar dikkatle kullanmışlardır. Mahkemeler bu
yetkileri kanun üstüne çıkmak için değil, memleketin hayat ve
bağımsızlığı için kullanmışlardır. Bu yönüyle İstiklal Mahkemeleri,
diğer İhtilal mahkemeleri içinde en adil karar vereni ve hukuki
esaslara en çok dayananı olarak ün yapmıştır.
İstiklal Mahkemeleri iç
ayaklanma, casusluk, bozgunculuk, soygunculuk, suçlama, görevini kötüye
kullananlara ve özellikle asker kaçakları olaylarına karşı yaptığı
başarılı çalışmalar sonucunda BMM’nin otoritesini sağladılar. Asker ve
jandarma yardımıyla bu suçların önünü aldılar.
İstiklal Mahkemeleri
kuruluşlarında öngörülen amacı, büyük bir başarıyla yerine getirdiler.
Bu yüzden Cumhuriyet devrinde, Cumhuriyet ve devrim tehlikeye düşünce,
onları yaşatmak için yeniden çalıştılar. İstiklal Mahkemeleri, Fransız
ihtilalindeki ve Sovyet ihtilalindeki mahkemeler gibi sınıfsal amaç
gütmüyorlardı. Milli Mücadele ortamı içinde milli amaçla
çalışıyorlardı. Cezalandırdıkları kimseler, milli amaca aykırı hareket
eden, düşmanla işbirliği yapan ve görevini yerine getirmeyen
kimselerdi. Görevlerini yerine getirmede büyük başarı sağladılar.
Türkiye’yi çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmak, teokratik devletten
laik devlete, ümmetten millileşmeye geçişin temelleri hep bu dönemde
atıldı. Bu bakımdan bu dönemin gerçekleştirilmesinde İstiklal
Mahkemeleri inkılabın vazgeçilmez organları olarak çalıştılar.
F3do :: Eğitim :: Kitap Özetleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz