F3do
Lütfen Üye Olunuz...!!!

Join the forum, it's quick and easy

F3do
Lütfen Üye Olunuz...!!!
F3do
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İngiliz Gizli Belgelerinde Atatürk

Aşağa gitmek

İngiliz Gizli Belgelerinde Atatürk Empty İngiliz Gizli Belgelerinde Atatürk

Mesaj tarafından chatlak C.tesi Ekim 18, 2008 4:44 am

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal
Atatürk'ün ölümünden 15 gün sonra dönemin İngiltere Büyükelçisi Percy
Loraine'in Londra'ya özel Bir kuryeyle gönderdiği ve üzerine "40 Yıl
Boyunca Açıklanmayacak" damgası vurulan mektubun tam metnidir.






G İ Z L İ




Telgraf No: 608


İngiltere Büyükelçiliği


Ankara, 25 Kasım 1938




Aziz Lordum,




1. Size Mösyö Kemal Atatürk'ün ölümünü bildiren 194 sayılı telgrafı çok derin üzüntüler içinde sunmuştum.






2. Bu belgeye ek olarak, Büyükelçiliğimiz Müsteşar tarafından
hazırlanan ve Kemal Atatürk'ün geçmişteki kariyerini içeren belgeyi
sizlere sunma onuru yanında,


bu yazımda, Atatürk'ün yaptığı işleri övmekten çok, onun kişiliği ve bu
ülke insanına ne ifade ettiği konusuna değinmeye çalışacağım.




Hiç şüphesiz toplumbilimciler ve tarihçiler onun çalışma hayatı ve
yaptıklarıyla ilgilenip ayrıntılı bir çalışma yapacaklardır. Ancak
bunların çok azı, Atatürk'ün gerçek kimliğini öğrenmeden
hazırlanacaktır ki onu tanımadan yapılacak değerlendirmeler kuşkusuz
yanlış olacak ve yanlış yönlendirmelere neden olacaktır.






3. Bu bilginin toplanmasında, ben belki de ayrıcalıklı bir konuma
sahiptim. Her ne kadar, rahmetli Cumhurbaşkanı ile çok nadir
karşılaşmış olsam da bu görüşmeler diğer diplomatik
temsilciliklerinkine nazaran daha sık ve daha uzun olmuştur. Bütün
bunlar bir yana, görevimin ilk günlerinden itibaren Atatürk beni bir
dost gibi görmüş, benimle görüşmekten memnun olmuş, görüşme fırsatı
doğduğunda bundan hoşnut kalmış, karşılıklı konuşmalarımız esnasında
ilgi ve dikkati asla azalmamıştır.




Galiba onun yeteneklerini ortaya çıkartan becerikli yaklaşımlarım
vardı, bu yüzden olsa gerek görüştüğümüz konu hakkındaki fikirlerine ya
da o konuyla ilgili sunduğu


sonuca karşı çıktığımda benim bu tavrıma direnmezdi. Dolayısıyla, kendi
özel kimliğini bana, diğer yabancılara gösterdiğinden daha fazla
gösterdiğine inanıyorum.






4. Doğrudan edinilen tecrübelerimi sağlayan kişisel görüşmelerimiz
dışında, onu çok yakın dostlarından ve hatta aramızdaki dostluğu
gördükten sonra benimle onun hakkında konuşmaya hiç çekinmeyen
Kabine'deki bazı Bakanlardan da birçok kez dinleme fırsatım oldu.






5. Atatürk'ün müstesna ve takdire şayan bir şahsiyet olduğunu Söylemek
pek bir şey ifade etmeyebilir. Ancak gerçekten müstesna ve takdire
şayan bir kişiydi, neden bu niteliklere sahip bir şahsiyet olduğunu
açıklamaya çalışmalıyım.




6. Sanırım bunu temelde "çift karakterlilik" olarak açıklayabiliriz. Bu
ülkede nefret uyandıran ve yasaklanan H.C.Armstrong 'un Grey Wolf
(Bozkurt) adlı kitabını okuyan çoğu insan, çok yetenekli; inatçı bir
enerjiye sahip ancak insafsız, itici tavırları olan, serkeş mizaçlı,
gem vurulmamış zevkleri, ahlak dışı ihtirasları olan; dahası, dostluğu
tanımayan bir adamın portresiyle karşılaşmaktadır.




Bu tesbiti doğrular görünecek kanıtları toplamak hiç de zor
olmayacaktır ancak şahsen ben, bir insanın bu şekilde tanıtılmasını
tamamıyla yanıltıcı buluyorum. Gözle görülen bir dizi kural dışılığı
sadece ayrı karakterlilikle anlatabileceğime inanıyorum.




Sadece şu veya bu savaşı kazanarak, şu veya bu kanunu çıkararak, harf
devrimi yaparak ya da fes giyilmesini yasaklamak veya ülkeyi laik
kılarak değil yüzyıllarca acı çekmiş, ruh karartıcı yönetimler yaşamış
bir ırkın dehasına güvenerek, sadece artık kölelik çekilmemesi
gerektiğine inandığı için çok sayıda kuvveti harekete geçirip -bir
insanın büyüklüğünün ve sıra dışı görüşünün kanıtı sadece iyiliği ile
ölçülebilir- on beş yıl gibi kısa bir sürede bu insan bir çok iyi şey
yapmıştır.




Gerisi ayrıntıdan ibarettir; sadece dedikoducu zihniyetin üzerinde
duracağı ancak bir tarihçinin gerektiği kadarını vereceği ayrıntılar.






7. Atatürk'ün dinamik enerjisi üzerinde durmama gerek yok. Bu enerjinin
dayanılmaz gücü, Türk ırkının tarihinde şimdiden önemli bir sayfa
olarak yer almıştır. Ancak ben, pek bilinmeyen bir başka özelliğine
değinmek istiyorum: Bu da Atatürk'ün doğuştan gelen, belki de farkında
olmadan tıpkı sütün kaymağını hemen ayıran aletler gibi, faydasızı
faydalıdan ayırma yeteneğiydi.






8. Atatürk'ün bütün kişiliğinde veya en azından mevcut şeklinde, bazı
çelişkilerle karşılaşılmaktadır. İddia edilen acımasızlığı, onu
tanıyanların çok iyi bildiği gibi, vatandaşlarına duyduğu sevgiyle
uyuşmamaktadır. Tensel günahlar ve geçici ilişkilere duyduğu varsayılan
zevklere karşın toplumda kadının rolü kavramı, halk devrimlerinde en
çarpıcı savunmayı ortaya koyduğu kadın hakları ve önemiyle
bağdaşmamaktadır.




Zira bir iki sene içinde çokeşliliği yasal olarak ortadan kaldırmış ve
istedikleri takdirde harem kadınlarına bile devletin liberal
mevkilerinin açık olduğunu ortaya koymuştur. (Kimi zaman toplum içinde
de olsa) Özel hayatını tanımlayan ve göz ardı edilmiş resmiyeti,
giyiminin kusursuzluğu, olağanüstü tavırları ve resmi görevlerdeki
asaleti ile garip bir çelişki yaratmaktadır. Sadece birkaç büyük adam
daha rahat ve daha güvenli hissetmenizi sağlayabilir; sanırım yok
denecek kadar azı da gerektiğinde sizi bu kadar rahatsız
hissettirebilir.






9. Atatürk, Batı'da "yes-men" ve uzun süredir Türkiye'de "evet
efendimci" olarak bilinen tarzdan hoşlanmıyor, bu tür insanları
aşağılıyordu. Ahmak ve dalkavuklara tahammülü yoktu. Aslında belki de
en çok sömürücüleri sevmez, açgözlüleri hor görürdü. Bir insanın onun
için çalışıyor olması fikrine hoş bakmazdı. Kendisi zaten ülkesi, ırkı
ve insanları için yaşıyor, onlar için düşünüp onlar için çalışıyordu.
Diğerleri bu şekilde davranmıyorsa görevlerini yerine getiremedikleri
kanısına varıyordu.






10. Korkarım gelecek nesillere Atatürk bir diktatör olarak
aktarılacak.Bunun yanlış olacağı kanısındayım.Hem savaşta, hem barışta
evet o büyük bir liderdi ancak gerçek bir diktatör değildi. Ne yazık ki
ben, şimdiye kadar onu anlatabilecek diktatör kelimesine ait bir
tanımımız olduğuna inanmıyorum. Ancak Hitler ve Mussolini'nin tersine,
devlette idari veya yönetim fonksiyonu bulunmuyordu; af yetkisi yoktu;
mahkemelere emir yetkisi yoktu; diplomatik misyon temsilcilerini
reddetme hakkına sahip değildi.




Bütün bu hususlara teknik gözle bakıp bir kenara iter ve bütün devlet
meselelerinde onun isteklerinin hakim olduğu konusunda ısrar
edebilirsiniz. Doğru ancak daha çok o konudan sorumlu kişilerin
onayının hakimiyeti şeklinde karşımıza çıkıyordu.




Olayların gidişi, Atatürk'ün görüş açısının doğruluğunu, verdiği
hükümlerin zekice olduğunu ve hata yapmadığını göstermiştir.
Dolayısıyla sıkça fikirlerine başvurulması ve memnuniyetle bu
fikirlerin uygulanmasını görmek pek de şaşırtıcı değil. Ancak onu
Mussolini, Hitler veya Primo de Rivera gibi diktatörlerden ayıran belki
de en büyük özellik, başından beri isteyerek ve çok emek sarf ederek,
kendini yaşatacak bir sistem kurmaya çalışmasıdır.




Atatürk'ten sonraki Cumhurbaşkanı seçiminin sessizce hallolması ve
ölümünden sonra kurduğu rejimin sakince sürmesi bir kriterse evet
başarılı olmuştur.






11. Atatürk'ün idrak gücünde esrarengiz bir yön vardı; küçük şeylere
önem vermeyiş veya sinsi olamayışında üstün bir yön bulunuyordu;
konsantrasyon gücü olağanüstüydü; şefkat ve ilgi bekleyen bilinçaltının
etkileyici yanı belki de şuurlu amacının buz gibi dimdikliğinin bir
başka parçasıydı.






12. Müslüman olarak doğmuş, ancak yobazlık karşıtı bir kişi
olmuştu,doğruluğu sevmiş, günahtan nefret etmişti; işini iyi bilen,
istidak sahibi bir askerdi, savaştan nefret ederdi. Bağımsızlığı elde
ettiği andan itibaren barışın peşinde koşmuş ve barış ort*****
sağlamayı başarmıştı.




Türkiye'nin kaderini elleri arasına aldığından beri, Kemalist
Cumhuriyet'in dostluk elini uzatmadığı ve aralarında Osmanlı
Imparatorluğu'nun düşmanlarının da bulunduğu tek bir komşusu dahi
yoktur. Uzatılan dostluk eli çoğunlukla tutulmuş ve sarf edilen çabalar
sonunda ülkelerarası sürtüşme azaltılarak, doğunun bu bölgesinde daha
geniş kapsamlı barış,dikkat çekici bir biçimde sağlanmıştır.






13. Kemal Atatürk yapılması gerektiğine inandığı şeyleri korkusuzca
yerine getirmekten asla vazgeçmemişti. Hastalığının şiddetlendiği
anlarda ölüme çok yakınlaşmış olsa bile, korku asla ne yüreğine ne
beynine yerleşmeyi başaramamıştı. O, Türk Milleti'ne hizmet ederken
öldü. Ölüm bile büyük zaferini ondan çalmayı başaramamıştır. İnsanlara
hayatlarını, onur ve şereflerini ve insanca yaşama yolunu vermiş, belki
de bütün bunlardan daha önemlisi bu haklarına sahip çıkmalarını
sağlayacak bağımsızlığı tattırmıştır.




Lordum, en derin saygılarımla, sizin en sadık ve en mütevazı hizmetkarınız olduğumu bildirmekten şeref duyarım.




Percy Loraine
chatlak
chatlak
Genel Yetkili
Genel Yetkili

Kadın
Mesaj Sayısı : 1083
Nerden : Kocaeli/Gebze
Lakap : sweeti
Ruh Hali : İngiliz Gizli Belgelerinde Atatürk Uykulu10
Rep : 70
Kayıt tarihi : 05/10/08

https://f3do.yoo7.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz